Televizyonlar, gazeteler gün saymaktalar. Daha doğrusu gün sayıyorlardı. Şimdi aynı işi saatle yapıyorlar. Kilitlendiğimiz tarih 12 aralık 2002. Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur. Bugün Çarşamba, yarın Perşembe. Ve yarın 12 Aralık. Yarın ne olacak? 57. Hükümetin AB'den başka sermayesi kalmayan parçası, Türkiye'yi böyle bir tarihe mahkûm etti. 12 Aralık, yurdumuzun iki yıldır bin ümitle beklediği takvim. İşte o gün geldi çattı. Büyük buluşma Danimarka Krallığının payitahtı Kopenhag nam vilayette. Bizim hükümet erkânı orada. Mecburen oradalar. Olmasalar bu defa da vazifeyi ihmal etmiş nazarıyla bakılacak. Cumhurbaşkanıysa gitmedi. Cumhurbaşkanının gitmemesi sırf kendi karar ve tasarrufu olamaz. Hasbelkader dönem başkanı olmuş küçük bir devletin kapısında AB giriş vizesi için bekleşen bir ülke manzarası. Sivil toplum kuruluşları, bürokratlar, bakanlar, başbakan ve cumhurbaşkanı oradalar. Az sonra kapı açılıyor. İçeri alınıyorsunuz. Görüşme masasının etrafına doluşmuş insanlar. Gerginliği saklamaya çalışan sun'i gülücükler, karşılıklı nezaket cümleleri. Sonuçta iki hey'etten bir tarafın lafları boş, bir tarafın eli.. Bu durumda cumhurbaşkanı iyi ki de gitmedi. 12 Aralık'ta müzakere tarihi verilmeyecek. Artık her şey belli. Koro halinde AB'nin imtihanda olduğundan bahsediyoruz. Biz de imtihandayız. 12 Aralığı 17 Ağustos depremi gibi telakki edersek kaybederiz. Aksine moralimizi sağlam tutup hızımızı kesmeden reformlara devam etmeliyiz. Bir kısım Avrupalı bize karşı peşin hükümlü. Einstein, şöyle demişti? "Peşin hükmü yenmek atomu parçalamaktan zordur". Avrupa işte bu peşin hükümde. Varılan menfi tabloda iki ayrı ucun da vebali var. Milli Görüş, içerden karşı çıktı. "Onlar ortak, biz Pazar olacağız" diyordu. PKK ise dışarıdan... Bir de Yunanistan'la birlikte davet edildiğimizde daveti reddeden Ecevit var. PKK'nın karşı çıkması direkt değil. Şu gün Türkiye'ye muhalefet edenler daha ziyade Kürt unsurların Türkiye aleyhinde karalama faaliyeti yürüttüğü memleketler. En başında da Kuzey ülkeleri gelmekte. Şimdi iki uç ve Ecevit AB'yi istiyorlar ama nafile. Bugüne kadar AB'ye hâlâ giremediysek tarih önündeki üç sorumluyu hatırlamadan geçmeyelim: Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit, Abdullah Öcalan. Müzakere tarihi alamamak her şey bitti anlamına gelmez. İsviçre'ye "gel gir" dedikleri halde kabul etmiyor. Artık 12 Aralık dündür. 13 Aralığa ve yarınlara ve yeni ufuklara bakalım.