Özal, şayet İzmir'den MSP milletvekili seçilebilseydi "Turgut Özal" olamayacaktı. O adaylık Konsey döneminde Özal'ın başında Demoklesin kılıcı gibi sallandı. Veto edilenler listesine girebilirdi. Malum adaylık marjinal olarak görülmesine meydan vermekteydi. Recep Tayyip Erdoğan, Refah Partisi İstanbul il başkanıyken milletvekilliğine aday oldu. Adaylığı ince taktiklerle içeriden engellendi. Eğer Ankara'ya gitseydi İstanbul Belediye Başkanı olamayacaktı. Halbuki İstanbul Belediye Başkanlığı Erdoğan'ın kendini isbat ve kabiliyetini sergileme vesilesidir. İstanbul Türkiye'nin aynası. Orada yapılanlar yurt içi ve dışına yansır. Onun için buraya hizmet Türkiye'nin dikkatinden kaçmadı, vatandaş O'nu sevdi. Ne var ki bu sevgiye rağmen içinden geldiği parti itibariyle bazılarınca marjinal kabul edilmekte ve genelleme yapılmaktaydı. Dört mısralık eski bir şiir bahane oldu. Daha belediye başkanlığı ikmal olmadan Pınarhisar Cezaevine girmek zorunda kaldı. Okuduğu şiir ve parti aidiyeti diyalogsuzluk sebebiyle marjinal intibalara yol açmaktaydı. Şiirin mahiyeti ortadaydı. Partisinden kopması ise bir bölen olmamak için mümkün değildi. Bunu defalarca dile getirmişti. Partisini bölmedi ama o parti 28 Şubat sürecinde kapatıldı. Yönetimi değişti. Şüphesiz ki Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları yeni kurulan partiye girmemekte mazurdular. Kurulan AK Parti'ye toplumun her kesiminden iştirakler oldu. Fakat parti genel başkanı "Tayyip" diye küçümseniyor kendisi de her gün bir davayla yüz yüze geliyordu. Böylece milletvekili seçilme hakkı elinden alınmış olarak bugünlere varıldı. Genelbaşkanlığı tartışmaya açıldı. Recep Tayyip Erdoğan, onca tazyike rağmen yılmadı ve bir büyük başarıya imza attı. Bunlar görülmekte. Görülmeyen veya farkedilemeyense daha başka bir gerçek. Marjinal sanılan, bu yüzden korkulan bir insan ve arkadaşları bizatihi marjinalliği bitirdiler. 4 Kasım sabahında ne olacak diye merak ediyorduk. 4 Kasım sabahında marjinallik bitti. Bu yüzden bir kısım batı basını yanılıyor. Hadise İslamistlerin, İslamcıların zaferi değil. Ortada öyle bir zümre ve öyle bir kabulleniş yok. Millet, seçmen, yolu kesilmek istenmesine rağmen Tayyip Erdoğan'ı iyi anladı ve O'na anayasayı bile değiştirecek imkânı verdi. Seçim yasakları kalkıp sonuçlar açıklanmaya başlandıktan sonra Erdoğan'ın yaptığı ilk konuşmanın özü neydi? Marjinalliğe karşı olmak. Böyle bir kelime kullanmadıysa da muhteva onu demekteydi. Bundan böyle asker siyasetçi, bürokrat vatandaş vs. ihtilafları yaşanmayacak, en azından asgariye inecektir... Hakikaten yeni bir sayfa açılıyor. II. Özal rüzgârı esebilir. Meclis buna müsait. Kadrolar elverişli. Muhalefet aklı başında. Genelkurmay sağduyulu. Cumhurbaşkanı hukuka bağlı. Medya da biraz insaflı olursa mesele kalmaz. Artık AK Parti, sadece lafız olarak değil fiilen bir merkez partisidir. Erdoğan ilk konuşmasında herkes, hayat tarzında, inancında serbest olacak, Türkiye, hürriyetler diyarı olacak, dedi. Neden olmasın? Meclisin üçte ikisini tek başına temsil eden parti milletin profildir. Menderes'in açtığı yollardan şehre akın eden kitleler Menderes, Demirel, Özal caddelerinden geçtikten, 50 yıllık bir tecrübe kazandıktan sonra şehirlileşti. Bu şehirlileşme, globalleşme aynı zamanda aşırılıkları törpüledi. AK Parti de şehirlisi, köylüsü, solcusu ve dindarıyla değişik eğilimleri bir sentez halinde birleştirdi. İstikrar, huzur ve büyüyen Türkiye şimdi daha yakın. Bir işin çilesini çeken muvaffak olur. Sayın Erdoğan, çilesini çeke çeke bu noktaya geldi. Kendini tashih ede ede geldi. Yakalanan yumuşama ortamı ülke için tarihi fırsattır. İçeride ve dışarıda dev gibi meseleler var. Fakat tek başına da bir iktidar var.