NATO/NATO

A -
A +

İsmi, NATO diye kısaltılan ve sonraki yıllarda bu kısaltma, İslâm elifbasına da uyularak sağdan sola OTAN diye de yazılan Kuzey Atlantik Paktı, 4 Nisan 1949’da Washington, DC’de kuruldu. II. Cihan Harbi’nden 4 yıl sonraydı. Savaş, bitmiş fakat dünya, "komünist" ve "kapitalist" diye iki kutba ayrılmıştı. Bu yeni şekillenmeye "Soğuk Savaş Dönemi" dendi. ÇHC-Çin Halk Cumhuriyeti ve SSCB-Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği, Asya’yı neredeyse paylaşmışlardı. SSCB giyimli Rusya, ayrıca Balkanlardan Baltık Denizi’ne kadar Avrupa’nın, yarısı üzerine de dal-budak salmıştı. Buna rağmen genişleme tehditleri sürüyordu. Kızıl diktatör Stalin, Türkiye’den Kars, Ardahan ve Boğazları istemekteydi.

 

NATO, Komünist blokun çok yönlü büyüme hamlelerine karşı tesis edilmişti. Kuruluş andlaşmasına İzlanda, Lüksemburg, Belçika, Danimarka, Hollanda, Norveç, İtalya, Portekiz, Fransa, Birleşik Krallık, Kanada ve ABD’den meydana gelen 12 devlet imza koydu. Bunların en az üçte biri, ordu denecek bir askerî güce sahip olmamalarına rağmen Türkiye, müracaatının üzerinden iki yıl geçtikten sonra ancak Yunanistan’la birlikte 18 Şubat 1952’de NATO’ya üye olabildi. Türkiye’nin teşkilata kabul edilebilmesi için, Kuzey Kore ve Çin’le Güney Kore arasında devam eden savaşta komünist kuvvetlere karşı yer almamız şartı getirilmişti. TBMM’nin 30 Haziran 1950 tarihli kararıyla Güney Kore’ye 5090 kişilik bir tugay gönderdik. Bundan ancak 2 yıl sonra NATO’ya dâhil edilecektik.

 

3 sene süren Kore Harbi’nde toplamda 14 bin 936 askerimiz yer aldı. Bunlardan 721 Mehmetçik şehid düştü, 175’i kayboldu, 234’ü yaralandı. Şehidlerimiz, Güney Kore’deki Busan Türk Şehidliği’nde medfundur. Daha evvel Kore’nin adını bile duymamış 3 bin 276 Anadolu evlâdını feda etme pahasına NATO’ya girebilmiştik.

 

NATO’ya mukabil, komünist dünyanın da "Varşova Paktı" vardı. SSCB’nin 26 Aralık 1991’de dağılmasıyla son buldu. Berlin Duvarı’nın 9 Kasım 1989’da yıkılmasından, 2 sene sonra da SSCB'nin tarihe karışmasından sonra 1945’ten beri devam eden Soğuk Savaş Süreci bitti. Bunda en büyük sebep, Sovyetlerin 24 Aralık 1979’da işgal ettiği Afganistan’da bugün İsrail’in Gazze önünde perişan olması gibi bir varlık gösteremeyerek 10 yıl boyunca kan kaybetmesidir. Kara emperyalizm, Kızıl emperyalizmin bu çöküş ve dağılışına hazırlıksız yakalandı. O şaşkınlıkla önce, "artık NATO’ya gerek yok!" dediler. Ardından "Yeşil Tehlike için devam etmeli" ahkâmını kestiler. İslâmiyet’i kastediyorlardı. Türkiye’nin Müslüman bir ülke olduğunu ve Müslüman bir ordusu bulunduğunu hatırlayınca toparlandılar.

 

NATO bundan sonra yön değiştirdi. Artık Kızıl Rusya tehlikesi yoktu. Soğuk Savaş’ta ABD ve SSCB’nin her ikisine de "Süper Güç" deniyordu. Onlardan biri, bir avuç Afgan mücahidi önünde perişân olunca Amerika, sahayı boş buldu ve "Koalisyon güçleri" ve "Uluslararası güç" sihirli laflarıyla NATO’yu da arkasına alarak Irak, Afganistan ve Suriye’nin kuzeyini işgal etti, NATO’yu kaldıraç olarak kullanarak Tunus ve Mısır’da askerî darbeye destek verdi, "Arap Baharı" denen aldatmaca, felâkete yol açtı, Türkiye’de 15 Temmuz İşgal ve Darbe Teşebbüsünde devşirmelerine NATO üzerinden yardım etti.

 

2000 başlarından itibaren adı açık veya örtülü biçimde işgal ve darbelerle anılan NATO/OTAN, 2020’lerden itibaren genişlemeyi hedef aldı. İsveç ve Ukrayna’yı teşkilata dâhil etmek ısrarlı bir politika hâline geldi. Bunu son 30 yıldır çaplı Başkan çıkarmakta zorlanan Amerika yapıyordu. ’90’larda "Sovyetler dağıldı, artık NATO’ya lüzum yok diyenler, 21. Asrın ilk çeyreğine girilirken NATO’yu büyütme işine girmişlerdi. Bunun birinci sebebi ABD’nin de Afganistan ve Irak’ta kaybetmesi ve Suriye’de Türkiye ile karşılaşmasıdır. İkinci sebepse Rusya’nın kendini tekrar toparlaması ve Çin’le ittifak kurmasıdır. Bundan dolayıdır ki Amerika, Girit ve Akdeniz Adalarıyla Dedeağaç gibi yerlerde üsler kurarken NATO’yu da yedek ordusu gibi kullanmaktadır.

 

1950-1970 arasında Türk okullarında "Barış Gönüllüsü" adıyla Amerikan ajanları öğretmenlik yapar, talebeler, kutusunda "Made in USA" yazan süt tozlarından mamul sözde sütleri içerken Pentagon, TSK’ya "yardım" diye ordusunun döküntülerini veriyordu.

 

O yıllarda Türkiye’de solcular, NATO’ya muhalif iken milliyetçiler onlara karşılardı. Bugün anket yapılsa Türk Milleti’nin büyük bir kısmı NATO aleyhine oy verir. Bunun sebebi, kifâyetsiz Başkanlar elinde kalmış Washington’un şartları iyi okuyamaması ve Türkiye’yi tanıyamamasıdır. Netanyahu’ya kayıtsız şartsız soykırım desteği ve Kuzey Suriye’de ateşle oynamanın makul bir tarafı olamaz.

 

75 yaşına giren NATO, Amerika’nın yedek ordusu konumundan kurtulmalı ve Ukrayna da üye olacak saplantısından vazgeçilmelidir.

 

Ankara-Washington arasında asıl pürüzse Güney Kıbrıs’ın NATO’ya alınmasıyla çıkar. Bunun bugün için bir işareti yok ama yarın da olmaz denemez. ABD ordusu son olarak Güney Kıbrıs Rum Kesimine yerleşti, helikopter üssü kuruyor.

 

BM, BMGK çürümüşken,

 

AB, sallanırken,

 

NATO/NATO’nun yaşaması çok da kolay değil.

 

NATO, evvelâ kendi istiklâline kavuşmalı…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe11 Temmuz 2024 10:43

ABD, para kazanmak için ülkeleri yıkmak ve bölmek yoluyla NATO-OTAN ile savaş çıkarır ve silah satar, insanları öldürür ve öldürtür. Gazze'de, Ukrayna'da yaptığı gibi... Bizde ise FETÖ'yü kullanarak darbe girişimi yaptılar. Çok şükür başarılı olamadılar. Halen bizi ve Suriye'yi bölmek için PKK Terör Örgütünü kullanmaktadır.