OLOF PALME’NİN ÜLKESİ!..

Olof Palme, İsveç’in sosyal demokrat Başbakanıydı. Silahsızlanma taraftarı bir devlet adamıydı. Bu makamda ikinci dönemin içindeyken 28 Şubat 1986 akşamı ailesiyle birlikte sinemadan çıkmış evine dönerken silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Christer Pettersson, bu cinayette muhakeme edilen tek sanık oldu. Ancak beraat etmiş olduğu hâlde 2004’te esrarengiz bir şekilde öldü. Diğer yandan Başsavcı, yıllar sonra yaptığı açıklamada katil zanlısının Stig Engström olduğunu ve bu kişinin cinayeti tek başına işlediği kanaatine vardıklarını ancak 2002 yılında ölmesi sebebiyle dosyayı kapattıklarını açıkladı.

 

Cinayet, faili meçhul kalmıştı.

 

Kürtçü terör örgütünün elebaşı, cinayeti eski eşinin işletmiş olabileceğini söyledi.

 

O tarihlerde PKK’nın kendilerine yüz vermeyen Başbakanı ortadan kaldırdığı çokça yazılıp konuşulmuştu. Şu ihtimal de mümkün. Silah tüccarları, terör örgütü militanlarını kullanmış olabilirler.Katliamdan sonra Türkiye’de birçok yerleşim yerinde cadde ve parklara müteveffa Başbakanın adı verildi.

 

İsveç’le Türkiye’nin husumet sayılacak tarihî bir geçmişi yoktur. Aksine 20 Haziran 1709’da Rusya’yla yaptığı savaşta yaralanıp mağlup olan “Demirbaş” unvanlı XII. Charles’i himaye ve 5 yıl boyunca Moldova’nın Bender şehrinde misafir ettik…

 

İsveç, Türkiye’nin yarısı kadar bir toprağa ve 10 küsur milyon nüfusa sahip bir krallıktır. Meşruti idareyle yönetilen bu ülke, tarafsızdır. Bu bîtaraflık aynı zamanda Rusya’ya verilen bir teminat olsa gerek. Zira Çarlık Rusya’sının Finlandiya işgali gözünün önündedir. Soğuk Savaş Dönemi bitmeden evvel kendisine gelen yabancılara kapılarını hiç çekinmeden açtı. Türkiye’den kaçan bölücü, komünist, suçlu gibi birçok kimse de buraya sığındı. Keza iş bulup yerleşenler oldu…

 

Ciddi bir ihtilaf mazimiz olmayan İsveç’le ilişkilerimiz son çeyrek asırdır pek hoş değil. Bölücü örgüt, mevzubahis memleketteki hürriyet anlayışını kötüye kullanarak Türkiye’yi sürekli rahatsız etti. Şimdi ona bir de FETÖ Örgütü katılmış bulunuyor.Bu arada bir gelişme oldu:

 

24 Şubat 2022’de Rusya, Ukrayna’yı işgal etti. NATO şemsiyesi altına yalnızca Ukrayna değil, Finlandiya ve İsveç de girmek istediler. Ama teşkilata yeni üye kabulünün şartları vardı. Mevcut âzânın tamamının rıza ve muvafakati gerekiyordu. Türk Hükûmeti, bu imkânı çok iyi değerlendirdi. Birçok müzakereler oldu. Finlandiya fazlaca sıkıntılı değildi. Fakat İsveç, Türkiye aleyhtarlarıyla doluydu. Bu devlet, insan hakları, yargı bağımsızlığı, demokrasi vs. diyerek suçluları iade etmiyordu. O arada yapılan seçimlerle İsveç’te Hükûmet değişti. Yeni Başbakan Ulf Kristerson 7-8 Kasım 2022’de Türkiye’ye geldi. Bu tarihten evvel de Madrit’te Türkiye-İsveç ve Finlandiya arasında üçlü bir mutabakat imzalanmıştı. Buna göre muhatap ülkeler Türkiye’nin istediği suçluları iade edeceklerdi.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, misafirini kabul ettiği toplantıda bu şartımızı tekrarladı.İsveç Başbakanı, samimi bir intiba vermişti. Ne var ki memleketine dönünce farklı bir durumla karşılaştı. İsveç mahkemeleri suçluları himaye ediyordu.

 

12 Ocak 2023’te yaşanan bayağı bir hâdise ise yaraya tuz basmak gibi oldu:

 

Teröristler, başkent Stockholm’de emniyet güçlerinin önünde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı maket üzerinden sembolik olarak idam ettiler.

 

Böyle bir haddini bilmezlik, Türkiye’de büyük kızgınlığa yol açtı. İsveç Başbakanı da kızdı. Ama yapılan bir şey yok. Mutabakat ve taahhütlere rağmen İsveç Hükûmeti sözünde duramıyor. İsveç Başbakanı ve yurdumuzu ziyaret etmek isteyen Meclis Başkanları ve daha başka isimler halis niyetli olabilir.

 

Ancak belli ki İsveç, zamanın gerisinde kalmış. Tarafsızlık, korku, kuytuda kalmak, O’nu devlet olma hasletinden uzak düşürmüş. Bu İsveç ya koruduğu teröristlerle baş edemeyen bir zavallı veya Türkiye’ye karşı ikiyüzlü. Her iki hâlde de NATO’ya girmesine rızâ gösteremeyiz!..

 

Önce özür.Sonra:

 

İade!..

 

İsveçlilerde Olof Palme’ye karşı hiç mi vefa duygusu yoktur?

 

Başbakanlarını katledenler arasında PKK’nın adı çokça geçtiğine göre gerçekliği bir ihtimal dahi olsa bu örgütle arasına mesafe koyması gerekmez miydi?