ABD'nin ölüm canavarlarının tetiğine şubat ayında basacağı söyleniyor. Eğer bir hedef şaşırtma yoksa şubat ayında ve 14 Şubat Sevgililer Günü'nde savaşın patlak vereceği yazılmakta. G.W. Bush, böyle bir tarih seçerek kime çiçek gönderiyor? Savaşı, bir armağan gibi sunma niyetinde. Kendi halkına çiçek. Bölge yerlilerine kurşun ve göz yaşı. Bu arada Türkiye ile de meselesi var. Türkiye'ye "sen düşman kabul ediliyorsun, doğrudan giremezsin, girersen kötü olur. Bana müsaade et ben, karadan ve havadan gireceğim" diyor. Girilmesi tartışılan Kuzey Irak. Adına ister "Kuzey Irak" deyiniz isterse "Kürdistan". Hale bakınız ki dünyanın öbür ucundaki Amerika, güya dost, Türkiye, güya düşman. Buna inanmak mümkün mü? Türkiye'nin bir itirazı daha var: Irak'a Birleşmiş Milletler kararıyla ve BM gücü olarak girilmesini teklif etmekte. Beyaz Saray, buna da yarı tehditkâr bir ağızla itiraz ediyor. "Harpten sonra sınırlar değişecek. Ya her şey dediğimiz gibi olur veya dışarıda kalırsın". Ankara, haklı olarak dışarıda kalmak istemiyor. Ankara'nın devre dışı olduğu ve Türk ordusunun seyirci kaldığı bir harekâtta ABD'den de öte İngiltere'nin ne yapacağı belli olmaz. O takdirde İngiltere'nin I. Dünya Harbinde yaptıkları gibi hangi fesatları çıkartacağı, bölge insanını nasıl birbirine düşüreceği, haritayı nasıl köstebek girmiş gibi delik deşik edeceği belli olmaz. O halde hayati soru şudur? -Türkiye, bu savaşa dahil olmalı mı? Hayati cevap da şudur. Türkiye, bölgenin tarihi ve büyük devleti. Meseleyle bin ayrı noktadan bağlantımız var. Önleyemiyorsak girerek kontrole çalışalım. Ne kadar kontrol edebiliriz? Ne kadar olursa. Artık şu şartlarda dışarıda kalıp seyirci de olamayız. Bî taraf olan, bertaraf olur sözü böyle zamanlar içindir. Çok iyi pazarlık yapalım. Savaş öncesi de savaş sonrası masada da. Bu defa hakîkaten 1 koyup 3 alalım. Bu arada konumumuzu ve niyetimizi bölge milletlerine, devletlerine hatta Irak'a iyi anlatmalıyız. Bu savaş bir küstah harekattır. Amerikanın ekonomisinin istikbaline yatırım ötesinde gerekçesi yoktur. Bir de Başkanın malum saplantısı. 11 Eylülün intikamı peşinde koşmakta. Her ne ise. Artık yapacak tek şey kaybeden taraf olmamamız. Türkiye'nin kazancı, Türkü, Kürdü, Arabıyla yine bölge insanının kazancı olacaktır. Vaziyet ve mecburiyet ve niyetimizin çok iyi anlatılması lazım. Bunun için de iktidar, muhalefet, Hükümet, Çankaya, Genelkurmay ve medyanın fevkalade bir ahenkte olması şart ötesi şart. NOT: Konu ile yakın alakasından dolayı şu 3 kitabı en kısa zamanda tedarik edip okumanızı tavsiye ediyoruz. Birinci kitap, bir Amerikalı yazara ait. İkincisinin yazarı 20 yıldır Amerika'da. Üçüncüsü ise bizatihi 11 Eylül mağduru. 1-BEYAZ APTAL ADAMLAR 2-AMERİKA AMERİKA 3-THE TURKİSH MAHKUM