Savaş içinde görev

A -
A +

Aylar önce Türkiye için 'önleyemiyorsan gir ve kontrol et' demiştik, o noktaya geldik. Amerikan müdahalesini önlemek çok zordu. Bir miktar geciktirebilirdik. Onu da hakkıyla yerine getirdik. Hatta haylice geciktirdik. Öyle ki Beyazsaray artık huysuzlanmaya başladı. Eski hükümet olsaydı şimdi çoktan savaş çıkmıştı. Barış için dökülen ter, az değildir. 58. Hükümet, Kürşat Tüzmen'i Bağdat'a yollarken bizzat başbakan Abdullah Gül de Ortadoğu başkentlerine gitti, bölgedeki söz sahibi liderleri İstanbul'da misafir etti. Türkiye, tamamen barıştan yana. Bunu Saddam Hüseyin'in bile gördüğünü tahmin ediyoruz. Hadise şudur: ABD dünyada tek kalmış bir süper güç. Bu güç, savaşa karar vermiştir. Onu hiçbir dünya gücü durduramıyor. Savaşa karşı olan sadece Türkiye değil, Almanya, Fransa gibi devletler de karşılar ama sonuç değişmemekte. Bu itibarla hükümete karşı anlayış göstermek durumundayız. Saddam Hüseyin'i ikna için her yol denendi. Diğer taraftan Türkiye topraklarına mevzilendirilecek Amerikan askerleri için de sonuna kadar dayandık. Fakat artık son kerteye gelinmiştir. Bundan sonrasında yapacak bir şey kalmadı. 80 bin asker 40 bine düşürüldü. Üs ve limanlar konusu da daha daraltıldı. Aslına bakarsanız 58. hükümet hâlâ ayak sürümekte. Üslerin modernizasyonu için TBMM'den yetki bu hafta alınırken asker meselesine dair izni bayramdan sonraya bırakıyor. Amerika, buna dahi razı değil. O, her şeyin bu hafta bitmesi için ısrarlı. Artık çok fevkalade bir gelişme olmazsa önümüzdeki haftalarda ABD Irak'a saldıracaktır. Bölgede haritanın değişebileceği tahmin edilmekte. Türkiye bakımından en büyük problem de bu... İlk baştan gelişmelerin bir yerinde bulunmazsak sonunda seyirci kalabiliriz. Tayyip Erdoğan, dün parti grubunda böyle diyordu. Bunu Amerikalılar da defalarca ikaz ettiler. Türkiye'nin işi kolay değil. Bir tarafta ticaret yaptığı bir komşusu, diğer taraftan Müslüman bir millet, muhafazakâr bir iktidar ve savaş. Kürtlerin durumu var, Musul-Kerkük var, vs. İşinin kolay olmadığı ABD'ye gözünün üzerinde kaşın var denememesinden de belli. Yalnızca Irak lideri suçlanabiliyor. Konuşulan moratoryum kayda değer bir adımdır. Kürtler, Musul ve Kerkük'e girerse Türkiye de girecektir. Irak'ın toprak bütünlüğü bir hayal olabilir. Zaten o bütünlük ne kadar kalmıştı ki? Amerika petrole susamıştır. İleriki zamanlar için petrolü ele geçirmek istiyor. Fakat savaştır bu. Hiç belli olmaz. Ne kadar sürer, kim ne umar, ne bulur? Tahmini zor. Bizi alakadar eden bu bölgenin bir mensubu olduğumuz. Araplar ve Kürtler de bölgenin mensupları. Amerika bir zaman sonra çekip gider, hatta Saddam Hüseyin de şu veya bu şekilde kaybolur ama bölge halkı kalıcıdır. Bu sebeple Türkiye, savaşın içinde yer alsa bile savaşan taraf olarak değil, kontrol eden olarak bulunmalı. Ağırlığını koymalı, frene basabildiği kadar asılmalı ve en azından savaş süresini kısaltmaya, cepheyi daraltmaya ve ziyanı azaltmaya bakmalıdır. Bunlar savaş içindeki görevlerimiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.