6’lı Masa, 28 Kasım 2022’de 9. kere toplandı. Bu defa da Cumhurbaşkanı adayı açıklanmadı. Buna mukabil "güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş" için bir anayasa değişiklik teklifi yapıldı. Teklifin, masayı teşkil eden 6 partinin 28 Şubat tarihli celsede üzerinde anlaştıkları Mutabakat Metnini esas aldığı ifade edilmekte.
Mevzubahis anayasa değişikliği 84 madde. 9 başlık altında toplanmış. Yasama, yürütme, yargı, temel hak ve hürriyetler… şeklinde devam ediyor. Tasavvur edilen anayasa çalışmasının 6 müttefik arasında bölüştürüldüğü ve her parti yetkili kurulunun kendilerine düşen bölümü çalıştığı anlaşılıyor…
6 imzalı anayasa teklifinin bir tepki mahsulü olduğu görülmekte. Bilhassa Cumhurbaşkanlığı sistemiyle Cumhurbaşkanının hareket serbestisini kısıtlama, onu sembolik kılma fikri esas alınmış. 1961 Anayasası, 1982 Anayasası, değişik iktidarlar tarafından yapılan değişikliklerle beraber ortaya melez bir anayasa tasavvuru çıkmış. Sadece yamalı bohça da değil. O tabir, 1982 Anayasası yani hâlen mer’iyette olan teşkilat kanunu için kullanılmakta. Masanın teklifindeyse yer yer darbe mahsulü 1961 ve 1982 Anayasalarına dönüş görülüyor.
Teklif, nev’i şahsına münhasır değildir.
Eser, sivil ve duru olmamıştır.
Derleme, devşirme ve melezdir.
Darbe anayasalarında olduğu gibi Cumhurbaşkanı, 7 yıl için ve bir defalığına seçilmesi istenmektedir. Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması TBMM üye tamsayısının salt çoğunluğu yani 301 vekilin kabulüyle mümkün olabilecektir. Seçim barajı yüzde 3 olacaktır. İçişleri Bakanı, Belediye Başkanlarını görevden alamayacaktır. Başsavcının parti kapatma talebiyle AYM’ye gidebilmesi TBMM’nin tasvibine bağlanmaktadır. Genel seçimlerde yüzde 1 oy alabilmiş her parti, Hazine yardımından istifade edecektir. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi üye sayısı 15’ten 22’ye çıkarılmaktadır. Yargıda düzenlemeler olmakta. YÖK lağvedilmekte. RTÜK yeniden yapılandırılmakta ve benzeri düşünceler…
En şâyânı dikkat olan teklifse Cumhurbaşkanının tekrar sembolik hâle getirilme isteğidir.
Tekliflerin gerekçeleri de yazılmış. Ancak yazılmamış ama gözden kaçmayan hususlar da var.
Hazineden yardım, herhâlde alacakları reyler itibarıyla öncelikle masadaki 4 parti için tertiplenmek arzu ediliyor. Seçim barajının yüzde 3’e çekilmek istenmesinde de bir yol arkadaşlığı dayanışması sezilmektedir. Milletvekilliğinin kaybına 301 şartıyla zorlaştırma konulması, parti kapatma hakkının Meclis kabulünden geçmesi, İçişleri Bakanının yetkisinin budanması ve KHK ve OHAL gibi Cumhurbaşkanı tasarruflarının daraltılması şeklindeki hususlarsa HDP ile dayanışmanın mahsulü olarak görülmekte. Taslağın HDP ile de mutabık kalınmış olma ihtimali yüksektir. Bunlar şüphesiz ki zaman içinde ortaya çıkacaktır.
AK Parti iktidarı döneminde yapılan seçme ve seçilmede 18 yaşını esas alma gibi hususlar korunmuştur. Mahkemede iddia ve müdafaa yani savcı-avukat eşitliğini tesis etme teklifi de yerindedir. Bu bizden öncekilerden sonra bizim de onlarca senedir yazıp konuştuğumuz bir mevzudur. Buna rağmen 84 madde saf, sivil ve iddia edildiği gibi 85 milyonu kucaklar muhteva ve muhkemlikte değildir. Bir geriye dönüş arayışıdır. Reaksiyon asabiyeti ve tarihten habersizlik söz konusudur.
Tarihten habersizlik ne demektir?
Cumhurbaşkanını salahiyetsiz bir tribün seyircisi hâline getirmek tarihten habersizliktir. Türkiye tarihinde hiçbir yetkisi olmayan, yalnızca seyredebilen, masasına gelen evrakı ancak imzalayarak tasdik edebilen devlet reisi 2 kişidir: Sultan Mehmed Reşad ve Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk… Sultan Reşad, meşruti rejimde hükümdardı. Tamamen sembolikti. Bu sebeple Devletin, I. Cihan Harbine girip paramparça olmasına mâni olamadı. Bütün salahiyet Hükûmetteydi. Benzer bir durum, Sabit Fahri Korutürk’ün Cumhurbaşkanlığında yaşandı. Türkiye’nin 8. Cumhurbaşkanı olan bu isim, 1973-1980 arası Çankaya’daydı. Kendisini güya Meclis seçmişti ama gerçekteyse fiilen apoletli cuntanın dayatması yani bir nev’i tayiniyle iş başına gelmişti. 1961 darbe Anayasası yürürlükteydi. Sol-sağ kavgalarının dehşet saldığı günlerdi. Günde iki düzine gencin öldüğü talihsiz bir dönemdi. 3-5-6… Bir buçuk sene ömürlü Hükûmetler gelip-gidiyor, teröristler eski Başbakan katlediyor, yönlendirilen sıkıyönetim mahkemeleri idamlara hükmediyordu…
Bunlar olurken Devletin başı olan Cumhurbaşkanı elini oynatamıyordu. Yapamazdı çünkü yetkisi yoktu, bayramlık yönetici gibi orada oturuyor, sadece kararları tasdik ediyor, bazen bazı kanunları bir kere daha görüşülsün diye Meclis’e gönderebiliyordu. Bütün yetki buydu. Bir de bayramlarda klişe cümlelerle milletin duyguları kanatılırdı…
Zamandan, mekândan, zamanın ruhundan ve milletin kalbinden habersiz 6’lı Masa tekrar böyle bir Cumhurbaşkanlığı sistemi getirmek istiyor.
Devlet Başkanının sembolik, remzî, yetkisiz, iradesiz olması bir sakatlıktır.
Süre engeliyse bir başka yanlışlık.
Neden 7 sene ve niçin bir defaya mahsus seçilsin?
Vatandaş, seçmen, hür iradesiyle sandıkta icazet verecek fakat kanun, yol kesecek!
5 yıl doğru bir zamandır. Bir idareci hakkında 5 yılda fazlasıyla kanaat sahibi olunur. Çok başarılı bir isim neden bir defa daha seçilemesin?
Sembolik Başkan, bizim tarihî tecrübemize, millet ve devlet yapımıza aykırıdır. Teklifte hiçbir hata, yanlış ve bozukluk olmasa dahi Cumhurbaşkanının yetkilerini budanması ret için kâfi sebeptir. Cumhurbaşkanlığı Sistemi, Haziran 2023 Seçimlerinden sonra yaşanmış yılların birikimiyle adına Başkanlık Sistemi diyerek kendini elden geçirebilir. Sonra da TBMM yepyeni, tertemiz bir anayasa yaparak millete arz eder.
Bu millet, hukuk abidesi, dünyanın örnek alacağı zenginlik ve ihtişamda efradını câmi, ağyarını mâni bir anayasaya layıktır…