TARAF

A -
A +

İsrail’in Filistin’i devlet olarak kabul etmesi; bir dramın bitmesi için değişik dünya liderlerinin iyi niyetle dile getirdikleri “iki devletli çözüm” teklifi, 7 Ekim 2023’ten bu yana artarak devam eden korkunç siyonist soykırımından dolayı bundan böyle geçerliliğini kaybetmiştir:

 

Muhtelif zamanlarda temas ettiğimiz veçhile aslında o teklif de özürlüydü; bugün de özürlüdür. Bu teklifle İsrail, sulhe çağrılırken 1967’de gasp ve işgal ettiği hudutlar, esas alınmış oluyor. Bunun gerekçesi, kabulü ve izahı mümkün değildir. İki devletli çözüm için 1967 işgalini yok saymak, Golan Tepeleri başta olmak üzere işgal ettiği toprakları, işgalcinin mülkü olduğunu kabul etmektir. İsrail için bir tek şans vardı o da kuruluşunda BM’nin tanıdığı sınırlara dönmesiydi. Buna râzı olsaydı meşruiyete kavuşurdu. Hâlbuki makul olanı tercih etmek yerine ‘Bin Yılın’ en zâlim katliam ve soykırımını yapmaya saptı.

 

Bu gaddarlık ve hukuk tanımazlığı yüzünden İsrail, bundan böyle devlet değil, terör örgütüdür. Bu terör örgütünü BM çatısı altından kovmak şart olmuştur. Gerçek budur ama BM hukuka sırtı dönük bir kurumdur. Terör örgütü İsrail’in BM’den kovulması için evvela BM’nin 5 emperyalist devletin rehineliğinden kurtarılması gerekir. Böyle bir adaletin şu şartlarda tecellisi mümkün görünmüyor. Olması için BM’nin lağvedilip yeniden kurulması icab eder.

 

Sömürmeye doymaz emperyalist Batılı malum devletlerin “Orta Doğu” dedikleri ve maalesef kabul de görmüş olan Osmanlı Türkiye’si, bir süre daha ABD-Avrupa destekli İsrail katliam ve soykırımını yaşarsa savaş, daha doğrusu istila ve zulüm yayılmakla kalmaz, ölü ve yaralı sayıları yüzer binli rakamlarla ifade edilir ve manzara o vakit tam bir felâket olur. Bu durumda hiçbir işe yaramayan BM de dağılır.

 

Böyle bir âkıbet, bir gün karşımıza çıkarsa dileriz ki TDT, İİT ayrı ayrı veya bir araya gelerek kendi aidiyetlerinin çok milliyetli teşkilatını kurmuş olsunlar.

 

İsa aleyhisselam, “Allah’ın izniyle ölüleri dirilttim fakat ahmaklara laf anlatamadım!” buyurmuşlar. Yaşanan fâcia, dünyanın gözü önündeyken içimizdeki diplomalı ahmaklar, hâlâ hiçbir şeyin farkında değiller. Gözleri var fakat göremiyorlar. Muhtevasız, çapsız konuşmalar yapmakta, münasebetsiz ahkâm kesmekteler. Aramızdaki kıt anlayışlı, zekâ özürlü bu zavallılar yüzünden Allahü teâlâ, inşallah bizleri cezalandırmaz. Bu Yahudi hayranı ve siyon takipçilerine göre İsrail’de ‘arz-ı mevud’a inanan kimse yoktur! Olsa bile bunlar da birkaç Haham’dan ibarettir. İnsan, bu kadar tarihten ve yaşadığı zaman ve mekândan habersiz olabilir. Bunlar, eğer hain değillerse kapkara cahillerdir. Ne var ki cahilliklerinden de habersizler. İsrail’in bâtıl da olsa bir din devleti olduğunu bilmediklerinden O’nun ‘Yahudi Şeriatı’ üzre yönetildiğini de inkâr etmekteler. Oysa siyonistler bununla iftihar ederler.

 

“İsrail, şeriat devleti değildir” diyenlerin veya “İsrail’de arz-ı mev’uda inanan 3-5 kişiyi geçmez” hezeyanına düşenlerin ve “biz, tarafsız kalalım” teklifini yapan akl-ı evvellerin, yahut “bu, benim değil, Arapların savaşıdır!” iddiasındaki hastalıklı ırkçı tiplerin, bu ülkenin hiçbir yüksek değeriyle alâkası yoktur. Bütün bu laikçi kesimin ağzında bir tekerleme den çürük sakız gibidir:

 

-Yurtta sulh, cihanda sulh!

 

Yurtta sulh, cihanda sulh! sözü, bir yakıştırma değil de şayet hakîkaten söylenmişse; söylendiği devrin şartlarından olmuş olabilir. Buna rağmen sonraki kifâyetsiz politikacılar, bu sloganı, üç çeyrek asırdır bu milletin damarlarına bir pısırıklık uyuşturucusu gibi zerk ettiler ve etmeye devam ediyorlar. 

 

Sorunun vakti gelmiştir:

 

-Tarafını seç!.. Siyonist İsrail’den mi yanasın, Gazze, Filistin, Lübnan ve mazlum ve mağdur milletlerden mi yanasın?

 

Tarafsız kalamazsın.

 

“Bî taraf olan, bertaraf olur!” Tarafsız olan, ortadan kalkar!..

 

Hükmü meşhurdur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.