Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu’nun paylaştığı bilgiye göre İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, milletvekilleriyle yaptığı toplantıda onlara "benimle yürümeye var mısınız?" diye sormuş. Konuşmasının bir yerinde de "masanın sahibi biziz!" demiş. Hâlbuki CHP destekçisi çevreler 6’lı Masa’yı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurduğunu hatırlatırlar. Bu söylem, kurucunun aynı zamanda masanın sahibi olduğuna da göndermedir. Sn. Akşener, bu cümlesiyle o sahiplenme fikrini kabul etmediğini ve mülkiyetin asıl kendilerinde olduğunu beyan etmiş oluyor.
"Masanın sahibi biziz" sözü, masadaki genel başkanlardan biri tarafından ilk defa telaffuz edilmektedir. Sn. Kılıçdaroğlu ve diğer genel başkanlar böyle söz sarf etmiş değiller. Meral Hanım, bunu derken partisinin milletvekillerine bir mesaj veriyor olmalı. Bu söz, "masanın Cumhurbaşkanı adayı benim" diye yorumlanabilir.
Öyle ise telaffuz edilen cümleden "adaylığımı açıklayacağım, benimle yürümeye var mısınız?" sonucu çıkar.
Meral Akşener, aday olmayı gerçekten düşünmekte midir?
Şu sözler de İyi Parti Genel Başkanına aittir:
- Seçilecek aday gösterilmeli.
- Masa, noter değildir.
- Sağcılardan rahatsızsanız bizi niçin davet ettiniz?
İyi Parti Genel Başkanı, 9 aydır toplanıp dağılan 6’lı Masa aylık toplantılarının hiçbirinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını desteklediklerine dair hiçbir beyanda bulunmadı. Îmâsı olmadı. Aksine kâh Ekrem İmamoğlu’nun CB adaylığından bahsetti. Kâh Mansur Yavaş’a işaret etti. Gözlemler o yönde ki bunu yaparken politik bir taktik gütmektedir.
Adı geçen iki belediye başkanını kullanarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu yolundan çekilmeye zorlamaktadır. Bu zaviyeden bakınca Sn. Akşener’in mevzuat değişmiş ve ortada Başbakanlık diye bir makam kalmamışken "Ben Cumhurbaşkanı değil, Başbakan olacağım!" demesi de Cumhurbaşkanlığı adaylığı için zaman kazanmaya dönük olduğu şeklinde telakki edilmektedir.
İyi Parti tarafında son durum böyle...
CHP cenahındaysa vaziyet şöyle: Sn. Kılıçdaroğlu’nun vizyon açıklamasının kamuoyunu ne kadar tatmin edeceğini göreceğiz. Eğer bu da anayasa taslağı gibi olursa havanda su dövülmüş olur. Şu var ki defalarca yazıp söylediğimiz gibi Kemal Kılıçdaroğlu, son şansını oynamaktadır. Bir kere daha seçim kaybederse yerini koruyamaz. Bundan dolayıdır ki dışarıdan yardım almaya tevessül etmiştir.
İki Amerikan vatandaşı danışmanla anlaşmış bulunuyor. Jeremi Rifkin ve Kamer Daron Acemoğlu ismindeki ekonomistler sahalarında muvaffak insanlar. Birçok ülkede de istişare hizmeti verdikleri yerler var. Ancak şimdiden Kemal Derviş’e atıfta bulunularak ağır tenkitler yöneltilmekte.
En ağır tenkit ise CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal’dan geldi. Kılıçdaroğlu’nun CB olmasını kastederek "kazara seçilirse kapitülasyonları da ilân eder!" dedi.
Bu itham, CHP’nin ulusalcı kanadının rahatsız olduğunun habercisidir.Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise farklı bir çalışma tarzında. Sn. Karamollaoğlu masa mensuplarının seçimi kazanması hâlinde nasıl çalışacaklarını şöyle anlatmakta:
- Genel başkanlar, Bakanlık görevi almayacaklardır.
- Bakanlar, genel başkanlar tarafından tesbit edileceklerdir.
- Cumhurbaşkanı, genel başkanlarla istişare ederek karar alacaktır.
- Genel başkanların çalışmasına "eş güdüm kurulu" denebilir.
- Ülkeyi bir koalisyon varmış gibi yöneteceğiz.
Yani; bir Cumhurbaşkanı olacak, fakat onun da üstünde bir Üst Kurul bulunacak. Bu hey’etin kararları Cumhurbaşkanını bağlayacak.
Bu ne demektir?
Zirvede vesayet!
Ve yeniden koalisyon dönemi…
Temel Bey, daha birçok şey söylüyor ama dediklerinin esası bunlar.Dile getirdikleri şüphesiz ki kendi görüşleri. Ancak, 6’lı Masa’da daha 3 üye ve bir de saklı parti var! Onlar da çok şey diyeceklerdir.
Görüldüğü gibi masada değişik yönlerden değişik rüzgârlar esiyor. Seçimler yaklaştıkça rüzgâr sertleşebilir. Bu masanın devrilmemesi beklenemez.