YÜREKLERİN AĞZA GELDİĞİ ÂN!..

Sesli Dinle
A -
A +

Farklı bir durumun yaşandığı, yayının başlamamasından seziliyordu. Kanal 7 ve Ülke TV, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı 25 Nisan 2023 Akşamı saat 22.00’deki ortak programda ağırlayacaklarını saatler öncesinden seyircileriyle paylaşmışlardı.

 

Nice bin vatandaş gibi denilen saate yakın dakikalarda biz de ekran başında yer aldık. Diriliş Ertuğrul dizisi gösteriliyordu. Hâliyle “şimdi biter” diye düşündük. Bir süre geçti, dizi devam ediyordu. Vakit biraz daha ilerledi, mülakat yine yoktu, film bitmemişti. “Cumhurbaşkanının çok mühim bazı temas ve telefon görüşmesi olmuştur, sarkma bu yüzdendir” dedik. Takipte kaldık. Ama zaman çok ilerledi. Bekleyiş, tahminlerimizi boşa çıkartacak kadar uzun oldu.

 

Nihayet bir saatten fazla bir gecikmeden sonra, Sn. Erdoğan ve gazeteciler ekranda göründüler. İlk soruyu programı da idare eden Mehmet Acet yöneltti. Eski Bakanları sordu. Sn. Erdoğan bunun bir liderlik iradesi olduğunu kısa fakat tatminkâr bir açıklamayla cevaplandırdı. Onu Zahid Akman’ın, onu da Hasan Öztürk’ün soruları takip etti. Sorular iyi geliyordu. Ancak Hasan Öztürk, sorusunu bitirdiğinde kamera kendisine sabitlendi. O vaziyetteyken bir kere yerinden doğrulmak istedi, ardından oturdu, bir daha teşebbüs etti. Bu arada özel röportaj, görüntüden ve devreden çıktı. Günlük yayın akış programlarının tanıtımı başladı. Stüdyoda farklı bir durumun yaşandığı anlaşılıyordu.

 

Aklımıza iki ihtimal geldi:

 

Ya Cumhurbaşkanına bir Devlet Başkanından çok önemli bir telefon gelmiş ve ona cevap verme zarureti hâsıl olmuştu veya bu ihtimalden daha güçlü bir ihtimal olarak Sn. Erdoğan bir sağlık sıkıntısı yaşamıştı. Biz bunları düşünürken ekranda tanıtımlar bitiyor, reklamlar başlıyor, reklamlar bitiyor tanıtımlara geçiliyordu. Telefonla ve yazarak programı sunan arkadaşlardan malumat almak istedik. Ancak yaptığımız, bu o şartlarda nafile bir çabaydı.

 

Bekliyor, dostları arıyor ve dua ediyorduk.

 

O merak ve kaygı dolu ânlarda aklımıza 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal geldi. Sosyal medyada tweet olarak şunu yazdık:

 

-Merhum Turgut Özal, “beni çok ararsınız” demişti. Aynı söz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da söyletilirse ülke adına ve yarınlarımız için çok ama çok büyük kayıp olur.

 

17 Nisan 1993 günü sabah 10.00 gibiydi. Cağaloğlu’ndaki Nuruosmaniye Caddesi’nde bulunan Yeşilay Han’daki yazıhanemdeydim. Karşımda TV açıktı. Birden yayın kesildi ve Cumhurbaşkanı Özal’ın hastaneye kaldırıldığı haberi verildi. O ân bir yerden düğmeye basılmış gibi bütün ülke sarsıldı. Herkes heyecanlandı. Sonraki gelişmeler malumdur. CB Özal hayattayken ağza alınmayacak hakaretleri yapanlar bile şimdi O’nu öve öve bitiremiyorlardı…

 

Bu dersten dolayı SM’de yukarıdaki cümleyi yazdık. Bu arada saatler, gece yarısını bulmuştu. Uzun bir aradan sonra CB ve sunucular tekrar ekranda göründüler. Tayyip Bey, midesinde üşütme yaşadığını, bir ara programı iptal etmeyi düşündüklerini fakat bundan vazgeçerek başladıklarını söyledi ve milletinden helâllik istedi. Ertesi günü Sivas hızlı treninin açılışını yapacaklarını müjdeledi. Habercilerden birer soru alındı, kısaca cevapları verildi ve program, saat yarıma doğru bitirildi. Bu açıklamanın öncesinde Akşam gazetesinden Murat Özer, bir tansiyon düşme hadisesi yaşandığını haber vermişti.

 

Hamd ettik, derin nefes aldık iki tweet daha yazdık. Biri geçmiş olsun dileğiydi. Onu Sn. Cumhurbaşkanına gönderdik. Diğeri ise herkes içindi ve ibretlik olmalıydı. Orada Turgut Özal’la alâkalı olarak yaşadıklarımıza işaretle şunu söyledik:

 

-Var iken kıymet bilinmeli. CB Özal için demediğini bırakmayanlar, âni haber karşısında şaşkına dönmüşlerdi. Gerçek işte böyledir. Yüreklerin ağza geldiği ânlar, herkese bir şeyler söylemeli…

 

Anahtar cümle “var iken kıymet bilinmeli!” sözüdür.

 

Aileden, iş yerinden, devlete kadar her değer için böyledir.

 

O görüşteyiz ki bu hâdisenin gündüzünde Türkiye gazetesinde çıkan yazımızla bu yaşananları birlikte düşünmek gerekir. “Bir 650 Yıl Daha!” adlı bir yazımız, “neden Erdoğan?” dediğimizin gerekçesini dile getirmektedir:

 

 Dâvâsının yani î’lâyı kelimetullah aşkının divânesi olan Recep Tayyip Erdoğan, 14 Mayıs’ta tekrar seçilmeli ve 2028’de de yerini çapı da aşkı da yüksek yeni bir lidere bırakmalıdır. 14 Mayıs 2023, maşerî bir Mîsak-ı Millîdir. Ufuktaki Kızılelma’ya doğru yürümek veya katarın yolda kalması bu tarihe bağlıdır.

 

Biz hem Cumhur İttifakı’nın ve hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kazanacağına tam eminiz. Diğerleri savrulacaktır. Yeter ki koruma, sağlık ve yeme içmeden yana bir sıkıntı yaşanmasın. Hayber Kalesi’nin fethinden sonra bir Yahudi kadının ikram adı altında Sevgili Peygamberimizi -aleyhisselâm- uzun sürede tesir eden kızarmış keçi etiyle zehirlediği, Fatih Sultan Mehmed Han’ın Gebze’deki Hünkâr Çayırı’nda iken hekimi Yahudi ve güya Müslüman olmuş Maestro Jacopo tarafından zehirlendiğini daha başka misallerle birlikte hatırdan çıkarmamalıyız.

 

Vazifesi başında iken hayatını kaybeden şehîd olur.

 

Olansa arkada kalanlarla, kalan yıllara olur.

 

Türk Milletinin, İslâm Ümmeti’nin ve dünya mazlumlarının Sn. Erdoğan’a yani Büyük ve Kudretli Türkiye Cumhuriyeti ve O’nun Devlet Başkanına ihtiyacı vardır.

 

Önümüzdeki 50 senemizi bugünden alacağımız tedbirlerle tanzim edebiliriz.

 

Yüreklerin ağza gelebileceği ânları unutmamalı.

 

Bazı şeyler, bin nasihatten evlâdır!..

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.