Dünya üzerindeki mutlu insan sayısı kadar, mutluluk tarifi vardır. Ve aynı şekilde, mutsuzluk için yapılan tarifler, mutsuz insanların sayısıyla eş değerdir.
-
Bir türlü mutlu olamayanlar veya mutsuz olmak için aslında hiçbir sebebi olmayanlar, anlık durumlara göre yorumlar yaparak bir sebep bulurlar kendilerine.
-
Kendi içlerine değil, dışarı bakarlar hep.
-
Ve civarda ilk yakaladıkları şüpheliyi yakalayıp tutuksuz yargılarlar.
-
Kimisi işine, kimisi eşine bağlar olayı.
-
Bazen kapalı havadır bu şüpheli, bazen arabanın ön tarafından gelen ses...
-
Hiçbir şey bulunamadığında da, "Üzerimde bir ağırlık var" der insan.
-
Bazen de, "Moralin niye bozuk?" diye soranlara, "Aslında bir şey yok, ne bileyim işte? Biraz keyifsizim" şeklinde cevaplar verir.
-
Bir yandan da neden keyifsiz olmadığını gerçekten merak eder. Hayatına bakar, yaşadıklarını inceler. Sonra da bir psikiyatrın muayenehanesinde teşhis konur...
-
Sonra da unutma ve bastırma dönemi başlar küçük haplar eşliğinde.
-
Mutsuzluğun, aslında bir tür ruh yorgunluğu hiç akıllara gelmez.
-
Dinlenmek için hiç fırsat bulamayan ruhların iniltileri arttığında, mutluluk seviyesi düşer.
-
Ruhları yoran şeyin ne olduğunu en iyi açıklayan kelime hikmettir.
-
İnsan, aklın idrak sınırlarını zorlayan şeyleri çözebilmek için hikmete ihtiyaç duyar.
-
Hikmet olmadan perdenin sadece ön tarafı görünür.
-
Zihinlerde istiflenmiş gereksiz bilgi dağlarıyla hikmetten yoksun hakikat arayışlarımız, sadece yorgunluk ve bıkkınlık meydana getirir ruhlarımızda.
-
Adına bilim denen kısa dönem buluşlara tapan(!) insanoğlu hikmetten uzaklaştıkça, depresyona yaklaşır.
-
Ve kuru bilgiyle perdenin arkasını çözme gayreti yüzünden yorgun ruhlar birikir toplumda.
-
Hazreti Ali radıyallahü anh diyor ki: "Ruhlarınızı hikmetli sözlerle dinlendirin. Çünkü bedenler yorulduğu gibi ruhlar da yorulur."
-
Bu yazıda olduğu gibi an gelir, nefesler tutulur
-
Kelimeler tükenir, bilgi kendinden utanır.
-
Ve iki cümle koskoca bir hayat olur...