Karton bardak

A -
A +

Geçen haftaydı. İşten eve dönerken markete uğramak için arabayı park ettim. Kaldırımda yürürken yere çömelmiş bir grup işçi gördüm. Üstleri başları boya içindeydi ve küçük karton bardaklardan çay içiyorlardı.

 

Gruptan neşeli kahkahalar yükseliyor, tam bir çay molası saadeti yaşanıyordu.

 

Yanlarından geçerken dikkatimi bir şey çekti. İşçilerden bir tanesinin elinde, zincir kahve dükkânlarında verilen karton bardaklardan vardı. Daha büyük ve üzerinde kapak olanlardan yani…

 

O anda bardağı farklı olan işçinin ustabaşı olduğunu düşündüm. Sonra markette alışveriş yaparken niye böyle düşündüğümü düşündüm. Ve kendi kendime gülmeye başladım.

 

Büyük ihtimalle hepsi aynı çayı içiyorlardı ama zihnime yerleştirilmiş kodlar, içlerinden bir tanesini terfi ettirmişti.

 

Terfi sebebi ne peki? Karton bir bardak!

 

Küçük ve kapaksız olanın hiçbir karizması yok. Atama bekliyormuş gibi boynu bükük duruyor. Ama boyutu biraz büyüyüp üstüne kapak gelince birden statü göstergesi oluyor.

 

Komediye bakar mısınız?

 

İşin kötüsü ben de o karton bardaklardan bir tanesini elime alıp laptopumu açınca, kendimi garip bir şekilde iyi hissediyorum. Kahvenin tadından, ödediğim ücretten veya cebimdeki paradan bağımsız, saçma sapan bir ruh hâli yaşıyorum. Sanki çok başarılıymışım, elimde büyük projeler varmış gibi havalara giriyorum.

 

Plastik bardağın içine poşet çayı sallayıp içerken de anlamsız bir hüzün çöküyor içime. Kaldırımın kenarına çömelip türkü söylemek geliyor içimden.

 

Aslında plastik bardakla karton bardak arasında bir fark yok. Sıvının dışarı sızmasını önlemek için karton bardağın içi de plastikle kaplanıyor.

 

Peki, ne oluyor da o karton bardağı elimize alınca havalara giriyoruz?

 

Büyük ihtimalle zincir kahve şirketleri yaptılar bu operasyonu. Önce şık giyimli mankenlerin ellerine o karton bardakları verip reklam panolarında algı çalışması yaptılar. Bir elinde kahve, diğer elinde laptop başarıya koşan adamlar ve kadınlarla doldu dört bir yanımız.

 

Sonra aynı kahveye beş kat fiyat biçip kolları dövmeli baristalara sunum yaptırdılar.

 

Biz de afiyetle içtik.  

 

Aynı şey yüzme havuzu için de geçerli. Adamlar site yapıyor. Ortaya bir çukur kazıp içine su doldurunca evlerin fiyatı neredeyse iki katına çıkıyor. Reklam panolarında hep neşeyle yüzen aileler var.

 

Betonun kalitesi, mimari yapı falan… Boş verin ya! Havuz var işte! Daha neyi sorguluyorsun?

 

Yani resmen hipnotize olmuş durumdayız. Yumurta sepetinin içine biraz saman serpilmişse, dükkânın arkasında kümes var zannediyoruz. Zihnimize o kadar fazla müdahale ediliyor ki neyin iyi neyin kötü olduğuna kendi aklımızla karar veremiyoruz.

 

Bu noktada insanın aklına şu sorular geliyor:

 

Acaba şu anda kıymet verdiğimiz şeyler gerçekten kıymetli mi?

 

Beğendiğimiz şeyleri gerçekten beğeniyor muyuz?

 

Hayran olduğumuz kişiler gerçekten hayran olunacak kişiler mi?

 

Yoksa bilinçaltımız bize kötü bir oyun mu oynuyor?

 

Şimdi marka algısı, grup kimliği, sosyal onay gibi konulara girmeyeyim ama bilinçaltımız resmen hack'lenmiş durumda. Sanki zihnimizin yazılımını ele geçirmişler ve ha bire yeni kodlar giriyorlar. Yoksa sağlıklı bir zihin kartondan yapılmış bir bardağa bu kadar anlam yüklemez.

 

Gerçekten anormal zamanlardan geçiyoruz.

 

Çünkü normal şartlarda, pala bıyıklı, elinde tespih sallayan ve delikanlılığın kitabının son satırlarında olan bir adama hiç kimse daracık kısa pantolon ve babet çorap giydiremez.

 

Hakkımızda hayırlısı bakalım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Hly 5 Eylül 2024 15:47

Duygularımıza tercüman oldunuz. Harika bir yazı

Hly 5 Eylül 2024 15:46

Duygularımıza tercüman oldunuz. Harika bir yazı

Yalınız Efe 5 Eylül 2024 10:42

Bu yaşanan herşey kapitalizmin ürünüdür. Kapitalist toplumda da sınıfların olduğu bir gerçektir. İşçiler arasında bile sınıf farkı vardır. Güçlü olanlar güçsüzleri gücü nispetinde ezer. Sizin aklınıza gelen düşünceler değil, yaşananlar saçmadır.