Hafta sonu kitap fuarına katılmak için günübirlik Malatya’ya gittim. İmza etkinliği, söyleşi ve kısa bir geziden sonra yeniden havaalanına bıraktılar. Uçağı beklerken de şöyle bir anons yapıldı:
“Operasyonel nedenlerden dolayı İstanbul uçağı piste iniş yapamayıp Elâzığ’a gitmiştir. Yolcularımız otobüsle Elâzığ’a götürülecek ve uçuş oradan gerçekleşecektir.”
Hayda! Pilot “Ben gelemedim, siz buraya gelin” diyor.
Önce derin bir sessizlik oldu salonda. Herkes olup biteni anlamaya çalışırken de birisi öfkeyle bağırmaya başladı; Bu ne rezalet, böyle iş mi olur falan…
Bu çıkıştan sonra salonda bir hareketlilik başladı. Beş-on kişi sesini yükselten kişiyi lider seçip, etrafına doluştular. Bu grup hararetle olayı protesto ederken içlerinden birisi, “Her şehre havaalanı yaptık diye hava atıyor hükûmet. Sizin havanız da havaalanınız da batsın! Daha uçak inemiyor!” diye bağırdı.
Bunun üzerine gruptan başka birisi, “Hükûmetle ne alakası var kardeşim? Konuyu niye saptırıyorsun?” diye karşı çıktı. Atışmalar devam ederken grup ikiye bölündü. Siyasi görüş temelinde ayrışan gruplar salonda farklı yerlere konumlanıp protestolara devam ettiler.
Bir ara iki grubun informal liderleri bir araya gelip, hava yolu şirketinin ofisine gidip bir açıklama istemeye karar verdiler. Koalisyon sonucunda iki grup yeniden birleşti. Bunlar içeriye doğru yürürken, birisi kenarda sessizce oturan yolculara, “Siz bekleyin böyle koyun gibi, sakın sesinizi çıkarmayın e mi!” diye laf attı.
Bu sataşma sessiz çoğunluğu tetikledi. Oturanlar ayağa kalkıp, yapılan koyun saldırısına büyükbaş hayvan isimleriyle karşılık verdiler. Böylece sessizliklerini asalete bağlayan üçüncü bir grup oluştu. Bu arada “Olanla ölene çare yok” yaklaşımını benimseyenler de gelecek Elâzığ otobüsüne rahat binebilmek için yol kenarında toplandılar.
Biraz sonra hesap sormaya giden ekip geri döndü ve kalabalığa bir basın açıklaması yaptılar:
“Pistte elektrik arızası oluşmuş ve ışıklar yanmadığı için uçak inememiş.”
Bu açıklamadan sonra kalabalıktan alaycı kahkahalar ve değişik uğultular yükseldi. Böyle saçma bir mazeretin olamayacağını ileri süren aktivistlerle, “Adamlar ne yapsın canım?” diyen deterministler bir süre daha atışmaya devam ettiler. Bu arada güvenlik personeli de bol bol “mücbir sebep” ve “operasyonel zorunluluklar” kelimelerini cümle içinde kullandı.
Uçağın Malatya’ya gelemeyeceği kesinleştikten sonra birisi, “Hani servis otobüsleri 15 dakika içinde geliyordu! Yarım saat oldu gelen giden yok” diye bağırınca gruplar tekrar alevlendi. Polisler tam pozisyon almaya hazırlanırken de alevlerin üzerine battaniye gibi serilen bir cümle kulaktan kulağa dolaşmaya başladı.
“Hava yolu şirketinin sitesinde geri bildirim bölümüne girip 3 saatlik gecikmeden dolayı mağdur olduğumuzu yazarsak, 400 avro ödeme yapmak zorundalarmış.”
Bu bilgi yayılınca siyasi görüşler, sataşmalar ve atışmalar unutuldu. Tek yürek, tek bilek olarak telefonları çıkardık. Önce 400 avroyu TL’ye çevirdik. Sonra siteye girip şikâyet kaydımızı oluşturduk. Otobüsler gelince de içimiz rahat bir şekilde binip oturduk.
O gece aziz milletimizin bölünebilme kapasitesine hayran oldum. Mayoz, mitoz demeden bölündük. Örgütsel Davranış dersinden bütün üniteleri tamamladık. Finalde de türlü manipülasyonlarla tetiklenen isyan ateşi, döviz cinsinden bir teselliyle son bulunca rahatladık.
Beni soracak olursanız nasıl tepki vermem gerektiğiyle ilgili düşünecek fırsatım olmadı açıkçası. Kalabalık içinde oradan oraya savrulurken, duygularım da savrulup durdu. Bir ara ağıla girip çıktım. Sonra muhalif oldum, yandaş oldum, paydaş oldum.
En sonunda parayı bulunca da bütün görüşlerimden soyunup sade vatandaş oldum.
Not: Tam yazıyı gönderirken bir mail aldım. Mücbir sebepler olduğu için tazminat ödemesi yapılamıyormuş. “Beklerken bir harcama yaptıysanız belgesini gönderin, ödeyelim” yazmışlar. Bir su almıştım ama fişini bulamıyorum. Hayırlısı artık.
Tebrik ederim sosyoloji ancak bu kadar güzel modellenebilirdi!
Bugün aile içerisinde 3 kez yüksek sesle okuduk ve her seferinde çok keyif aldık. Ailenin fertleri isyan çıkaran, ağıla giren ve asil gruplarda yer aldı sonuç olarak hepimiz sade vatandaş olmayı tercih ettik.