Son dönemde çok rahatsız olduğum bir konu var. Birisi bir suç işliyor. Yakalandığında özür dileyeceği yerde hemen kendisini daha kötülerle kıyaslamaya başlıyor:
Ne yani? Adam mı öldürdük? Yurtta çocukları taciz mi ettik? Hazinenin kasalarını mı boşalttık?
İyi de böyle bir düşünce algoritması olmaz ki! Bu mantığa göre her bir kötülük, daha büyük kötülüklerle kıyas edilerek aklanabilir.
Kendine sosyal medyanın günah galerisinden bir derleme yapmışsın. Sıkıştığın anda hemen bir tane seçip kendini rahatlatıyorsun!
Uçakta olay çıkarıp millete hakaret ediyorsun. Sonra suçlanınca çocuk tacizcilerinden bahsediyorsun? Ne alaka şimdi?
Sabah akşam çocuğunu döven bir baba, Narin vakasını seyrederken rahatlıyor. Arkadaşına borcunu ödemeyen adam, milyon dolarlık vurgun haberlerini seyrederken hafifliyor. Eşini aldatanlar ferahlamak için Jeffrey Eipstein belgeseli seyrediyor.
Bu kadar sakat bir teselli mekanizması olabilir mi?
Kötülükleri kıyaslayarak meşrulaştırma girişimi ahlaki bir zaafın göstergesidir. Ahlaksızlığı daha büyük ahlaksızlıklarla sıradanlaştırma çabası ahmaklıktır.
Şeytana terapiye gidiyorsun. Çıkınca da “İyi geldi, çok rahatladım” diyorsun.
Rahatlarsın tabii.
Sosyal medya, normal olan herkesi azınlık sayan, anormali ve marjinali kutsayan sakat bir zihniyeti doğurdu. “Öyle bir şey yapayım ki herkes çok şaşırsın” şehveti karakter aşınmasına yol açtı. Sonuç olarak ikinci el fikirlerden sıfır ayarında marjinallik denemeleriyle kantarın topuzu fena kaçtı.
Bu konuyla ilgili aklıma gelen en masum örneklerden birisi şu: Bir ara sınıfın kapısında değişik hareketlerle öğrencilerini karşılayan öğretmen videoları moda olmuştu. Birisinin elini sıkıyor, diğerine çak yapıyor, öbürüne ayak selamı veriyor falan…
İlk yayınlanan videodaki öğretmenin karakteri bunun için uygundu. Yani yakışıyordu bu hareketler öğretmene. Fakat gaza gelip aynı şeyleri yapmaya çalışan öğretmenler komik duruma düştüler. Karakter eylem uyuşmazlığı, tavır bozukluğuna yol açtı.
Çok önemli bir noktayı kaçırıyoruz: İnsana en çok yakışan davranış modeli, karakterine uygun olandır. Eğer karaktere zıt davranışlar sergilenirse, Türkçe karakteri desteklemeyen süslü yazı fontları gibi biçimsiz olur.
Yan sanayi davranış modelleri ucuzdur belki ama orijinalinin yerini tutmaz. İnsanlığın ortalamasını alan sosyal medyadan özenerek kendisine yeni roller biçenler, ortalamanın altında kalmaya mahkûmdur.
Biz kendimize yakışacak şekilde davranalım. İnanın gerisi teferruattır.
Subay emeklisi birisi anlatmıştı. Eğitimden kaçmak için zaman zaman bayılma numarası yapan askerler oluyormuş. Bu askerlerin gerçekten baygın olup olmadığını anlamak için yaptıkları bir numara varmış.
Askerin elini havaya kaldırıp kendi yüzüne vuracak şekilde fırlatıyorlar. Adam eğer gerçekten baygınsa kendi yüzüne tokadı indiriyor. Ama baygın değilse mutlaka el yandan sıyırıp geçiyor.
Yani insan, bilinci yerinde olduğu zaman refleks olarak kendine zarar vermeyecek şekilde bir savunma mekanizması geliştiriyor. Ama kendinde değilse tokadı yiyor.
Bu durumda saçma sapan videolar çekerek kendilerini rezil eden sosyal medya ahalisinin durumunu düşünmek lazım. Bilinci yerinde olan birisi kendisine bu kadar zarar verebilir mi?
Veremez. Öyleyse kendi yüzüne ardı ardına tokat indiren bu insanlara nasıl bir narkoz verildiğini fark etmemiz lazım. Daha da önemlisi elimizi kimin tutup fırlattığını iyi görmek gerekir.
Şairin, “Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir” dediği oluklar fiber ağlarda birleşti. Artık tek oluk var. Neyin nur, neyin kir olduğunu anlayamayalım diye tazyik her geçen gün artıyor.
Özel hayatın halka arzı hiç bu kadar mide bulandırmamıştı. Şeytan hiç bu kadar şık giyimli ve nazik olmamıştı.
Gerçekten artık içimiz kaldırmıyor.
Suç çeşitlerinde "yüz kızartıcı" suçlar vardır ki "şeytana uyarak yapılır", bunlara caydırıcı cezalar verilmeyince insanlar şeytanlık yapıp kendi "yüz ağartıcı(!)" suçlarını çıkarır.
Salih bey, harika yazılarınız için çok ama çok teşekkür ederim.