Yangın alarmı!

A -
A +

Yıllar önce bir yaz kampı için İngiltere’ye gitmiştik. İlk gün öğrencileri odalarına yerleştirdikten sonra gece on bir gibi odama geçtim. Çok yorgun olduğum için hemen yattım.

 

Yattıktan yaklaşık on dakika sonra yangın alarmı çalmaya başladı. “Kesin yanlış çalıyordur” diye hiç istifimi bozmadım. Kulaklarımı tıkayıp uyumaya çalışırken birden odanın kapısı açıldı ve birisi “Hemen kalkın, çıkıyoruz!” diye bağırdı.

 

Gözlerimi ovuşturup baktım ve karanlığın içinde sadece parlayan bir çift göz gördüm. Alarm sesiyle birlikte odada peydahlanan siyahi arkadaşa, “Duman kokusu falan yok …” demeye çalıştım ama kolumdan tutup çekince mecburen kalktım.

 

Yaklaşık beş dakika içinde bütün bina yangın merdivenlerinden bahçeye aktık. Sayımlar yapıldı ve “İçeride kimse kalmadı” anonsu yapıldıktan sonra okulun müdürü bir açıklama yaptı:

 

“Arkadaşlar, binada yangın yok. Birisi yangın dedektörüne deodorant sıkmış olabilir!”

 

Müdür konuşurken içimden “Yüzlerce ergene böyle bir açıklama yapılır mı yahu?” diye geçirdim. Resmen tüyo vermişlerdi eğlence isteyen gruba.

 

Herkes odalarına dağıldı. Ben de gidip yattım. Beş dakika geçmeden yine alarm sesi… “Bu sefer kimse kalkmaz” dedim kendi kendime. Ama bir dakika geçmeden yine odaya daldı bizim siyahi arkadaş.

 

“Arkadaşım, yangın falan yok! Ben çıkmıyorum bir yere” dedim.

 

“Hayır, çıkıyoruz” dedi karanlıkta parlayan gözlerin sahibi. Sonra “Acele et!” diye bağırdı. Hatta bağırmadı, çığlık attı.

 

“Tövbe estağfirullah” deyip kalktım. Yine hep birlikte bahçeye indik. Yine sayımlar yapıldı, binada kimsenin kalmadığından emin olundu. Ve ardından okul müdürü açıklamasını yaptı.

 

“Arkadaşlar, yine deodorant sıkılmış. Bir daha aynı şey tekrarlanırsa ceza uygulamak zorunda kalacağız.”

 

Odaya girerken baktım, bizim siyahi tulumbacı yine koridorda heyecanla voltalıyor. Askerde koğuşçuyu kafalama refleksiyle yanaşıp, “Bir daha çalarsa beni kaldırma” diye fısıldadım. Adam bir şey demedi.

 

Güvenlik nedeniyle kapıları kilitleyemiyordum. Bu yüzden yine alarm çalacak ve odaya dalacaklar diye biraz tedirgindim. Ama bir yandan da “Adamlar aptal değildir herhâlde. Bir daha binayı boşaltmazlar” diyordum.

 

Bu sefer kaç dakika geçti bilmiyorum ama yine odaya siren sesi doldu. Ve bir dakika sonra yine bizimki yatağın yanında karabasan gibi belirdi. Ve bu sefer sinirlerim gerçekten çok gerildi.

 

“Sakın yaklaşma! Ben bir yere çıkmıyorum” diye bağırdım.

 

Ama adam dinlemedi. Yatağın yanına gelip önce kollarımdan çekiştirdi. Ben direnince bu sefer alttan tek dalmaya çalıştı. Güçlü kuvvetli de bir adam… Bahçeye beyaz atletli, siyahi arkadaşın kucağında çıkma riskine karşı mecburen yine kalkıp aşağıya indim.

 

Bizim Türk ekiple bahçede bir araya gelip “Bunlar robot ya! Bir gram kafaları çalışmıyor” diye uykulu gözlerle gevşek bir muhabbet yaptık.

 

Ertesi gün beni olmayan yangından kurtaran gence, “Sen yangın olmadığını biliyordun. Niye her seferinde odama dalıp beni dışarı kovaladın?” diye sordum.

 

“Benim görevim yangın çıkınca değil alarm çalınca başlıyor” dedi.

 

“İyi de gerçekten yangın var mı yok mu diye düşünmüyor musun?” dedim.

 

“Hayır, öyle bir sorumluluğum” yok dedi adam.

 

Sonraki günlerde bizim ekipteki arkadaşlarla İngilizlerin inisiyatif alamadıklarını, kuralları hiç sorgulamadan robot gibi yaşadıklarını birbirimize anlatıp eğlendik. “Kontrat toplumu işte hocam” diye sosyolojik analizler yaptık. Türklerin pratik zekâsına övgüler yağdırdık.

 

Bu hadiseden yıllar sonra pratik zekâlı, iş bitirici, inisiyatif alabilen ve kuralları sorgulama becerisine sahip insanlarla dolu ülkemizde bir otelde yangın çıktı ve 78 kişi öldü.

 

Allah rahmet eylesin.

 

 

 

Salih Uyan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.