Ah o 1 kilo sucuk!..

A -
A +

Bugün 29 Mayıs... Ah o "bir kilo sucuk" ah... Ah o annemden yediğim sopa... Ama o dayağa rağmen yaşadığım mutluluk... Yıllar geçtiği halde halen dudaklarıma yayılan o sinsi gülümseme!.. Evet, ne alaka dediğinizi duyar gibiyim. Tabii ki şimdi koca koca adamlarız. Elbette İstanbul'un fethi denildiğinde bize bu toprakları armağan eden ecdadımıza teşekkür ediyorum. Ama mademki bu köşe bir hatıra köşesi, bugün burada her yıl 29 Mayıs geldiğinde hasretle gülümsediğim o çocukluk hatıramı sizinle paylaşmak istiyorum... O gün annem alışverişe gidecekti. Babamın iş yerinden dolayı üyesi olduğumuz kooperatiften aydan aya erzak alıyor parasını bir ay sonra ödüyorduk. Haliyle alınan şey çok oluyordu. Dedi ki bize: -Bana yardıma kim gelecek? Abim tembelin teki. Gider mi hiç? Beni yollayacak. Ama bu da benim zoruma gidiyor. Çünkü hemen her işe ben koşuyorum. Var mı böyle bir açık gözlülük? Bu defa ben de reddettim. -Hayır abim gitsin... Çocuk hâlini bilirsiniz. Sen ben derken annemi çileden çıkardık. O da tuttu gücü bana yettiği için öfkesini benden çıkardı. Evire çevire dövdü. Yine hem dayak yemiş hem ağlaya ağlaya annemle markete ben gitmiştim. Bunun acısını haylaz abimden çıkartmalıydım. Neyse biz erzakı alıp geldik. Eve geldiğimizde abimin poşetleri karıştıracağını iyi biliyordum. İşte poşetleri karıştırmaya başlamıştı bile. Bir taraftan da soruyordu: -Ne aldınız... Ne aldınız? İşte şimdi tongaya düşmüştü. Onun sucuk delisi olduğunu biliyordum. Ona bir plan hazırlamıştım. Böylece sabah yediğim dayağın acısını çıkartacaktım. Eve gelir gelmez annem mantosunu falan çıkartırken ben alışveriş fişine "1 kg sucuk" diye yazı eklemiştim. O yıllar bilgisayar yoktu. Listeler kalemle yazılıyordu. Abim mutfak faresi fileleri, kese kağıtlarını vb. karıştırırken soruya ilgisizce cevap verdim: -Bize niye soruyorsun, ne aldıysak işte orda listede var... Bu hemen masanın üzerine rastgele koymuş olduğumuz (!) listeye hızlıca bir göz gezdirdi. En sondaki sucuk yazısını görünce "Allaah" diye sevindi. Tamam planım tutmuştu. Ama abim poşetlerin altını üstüne getiriyor. Bir taraftan da "nerede bu ya" diye huysuzlanıyor. Ben içimden kıs kıs gülüyorum. Bu arada bir naylon torba içindeki yumurtaların çoğunu da telef etmesin mi? Annem daldı içeriye. Baktı ki ortalık Çarşamba Pazarı olmuş. Süpürgenin sapıyla girişti abime. Abim hem kendini kolluyor hem haykırıyordu: -Sucuk almışsınız ya, ona baktım ya... -Ne sucuğu aptal, diyordu annem... Ama abim listeye mi inanacak anneme mi? -Bu ne ha bu ne? Bak burada yazıyor... Annem şöyle bir listeye baktı... Şaşırdı... Sonra göz göze geldiğimizde benim sinsi gülüşümü fark etti ve o öfkeye rağmen kahkahayı patlattı: -Oğlum kardeşin yazmış onu... Aptal baksana fiyatı bile yazmıyor... Abim öyle bir olmuştu ki görmeliydiniz. Eşekten düşmüşe dönmüştü... Canı sıkkın halde çıktı gitti sokağa... İşin daha komiği ne oldu biliyor musunuz? Olacak ya o ay annem bir ürün değişimi gerektiği için üç gün sonra tekrar markete gidiyor. Adamlar ürün iadesiyle birlikte fiyat kontrolü yaparken alınan parayla verilen ürünleri topluyor bir türlü hesabın içinden çıkamıyorlar. Çünkü 1 kg sucuk hesabı ciddi zorluyor. Derken annem uyanıyor. Diyor ki muhasebedeki görevliye: -Kızım kusura bakma bizim çocuklar birbirine şaka yapmak için yazmıştı o sucuğu... Biz almadık. Allahtan yazı anlaşılıyor. O zaman rahat bir nefes alıyorlar. Çünkü açık çıksa maaşlarından kesilecek... > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00 H.T.- Kayseri

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.