-Getirdim işte, demişti sadece. Açıklama yoktu. Çünkü niçin öfkelendiğini kendi de bilmiyordu... Annesinin güdümünde almıştı bu kararı. Ama güya erkek olarak kendi kararını kendisi veriyordu... Annem yine de içeri buyur etti: -Oğlum buyur gir içeriye. Baban gelsin bir konuşursunuz. Ama kocam "Ben gidiyorum" dedi. Bana da "Bay bay!" yaptı. Taksiye yöneldi... Ben sürekli ağlıyordum. Ama o an bir şeyi daha fark ettim. Taksiye yönelirken baktım o da ağlıyordu. Karşı gelemiyordu annesine... Kocacığım gitti. Hayatım bitti. Her şeyim bitti diye ağlıyordum... Olanları bir bir babama anlattım. Ama o akşam ağlamalarıma enteresan bir karşılık geldi. Bebeğim... Karnımdaki bebeğim ilk kez karnımı tekmelemeye başlamıştı... Allah'ım bu ne tarif edilmez duyguydu böyle... O an daha da ağlamaya başladım. Çünkü bebeciğimin babası yoktu yanında. Onsuz biz ne yapacaktık?.. On gün boyunca bizi ne aradı ne sordu kocam... Ben hep telefon beklemiştim ama nafile... Bunalıma girmiştim. Kimseyle konuşamıyordum. Sadece "Kocamı çok seviyorum" diyordum. Hiç ayrılmak istemiyordum. Ama beni onlar istemiyordu. Bu da kolay değildi. 15 gün oldu ben hâlâ annemlerdeyim. Üzerimde bir kıyafet kırmızı kazak, beyaz süveter, siyah etek, siyah ayakkabı olduğum gibi atılmıştım. Artık komşular da merak ediyordu? Bu kız ne bekliyor sizin evde. Yandaki komşum "Gitmeden size bir misafir olalım" dedi. Ben de "daha çok buradayım" deyip ağlamaya başladım. Babam hâlime üzülüyordu. Komşumuzun da aklıyla bir avukata sormaya karar verdiler. Avukat da bizi barıştırma taraftarıydı. Telefona kaynanam çıkmıştı. Ona ne laflar ne laflar... Ama hepsi nafile... Telefona çıkan kocam da annesinin söylediklerinden başka bir şey söylemiyordu. İşte o vakit bu evliliğin bittiğini anlamış ve ümidimi yitirmiştim. Eşyalarımızı almaya gidecektik. Bir boya aldım saçımda röfle vardı, siyaha boyadım. Adeta kendimi değiştirmek istedim. Ama onlar aynıydı ben değişsem ne olacak? Eşyalarımı almaya gittik. Evimi görünce çok tuhaf oldum. Dört ay ne güzel geçmişti günlerim. Ben halen ümit beslerken kaynanamın avukata, bebeği aldırmamı kendileriyle hiçbir bağımın kalmaması gerektiğini söylüyormuş. Çok mücadele ettim. Ailem de bana destek verdi. Aldırmadım. Allah'tan ümit kesilmezdi. Karnımdaki çocuğum için oturup kocama mektup yazdım.. Telefon ettim. Gururumu hiçe saydım. Kaynanam denk geldiğinde telefona tehditler savuruyordu: -Buraya gelirsen seni şöyle yaparım böyle yaparım... Tabii her şeyi tekrar düzelteceğim diye ödü kopuyordu... Ama ben umudumu kesmedim, hep aradım. Derken bir gün şahsiyetime yöneltti hakaretlerini: -Aynada kendine baktın mı hiç? Dişlek. Nasıl yakıştırıyorsun kendini benim gül gibi oğluma? Hayatımda bunu suratıma söyleyen ilk kişiydi: -Anacığım dişlerimi saklamadım. Gördün. Niye aldın beni? Hayatımı niye mahvettin, diye ağlayıp suratına kapattım. O kadar ağladım ki, doğum yapana kadar gözümün yaşı dinmedi... Her gece Rabbime yalvardım. "Allah'ım ne olur bizi kavuştur!" diye... Kimseyle konuşamadıklarımı karnımdaki bebeğimle paylaşıyordum gece yarıları... Annemler üzülüyor ama ellerinden bir şey gelmiyordu. Derken işte doğum sancılarım başlamış ve beni annemler hastaneye götürmüşlerdi. Çocuğum babasız mı doğacaktı? Oysa "beni doğuma götür" diye kocama seslenmeyi ne çok isterdim. Kaynanamın çocuğumla ilgili sözleri geldi aklıma. Para için arıyor demesinler diye vazgeçtim. Dayım, yengem ve annem gittik doğuma... (Devamı yarın) Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00