‘Son darbeyi de sen vur!'

A -
A +

Kriz günlerinde, herkesin her zamandan daha çok hoşgörülü, her zamandan daha temkinli, her zamandan daha sabırlı olması gerekiyor. Bilemezsiniz, bir hareketin bardağı taşıracak son damla olup olmadığını... Bir elektrik sayaç okuyucusunun anısına yer veriyoruz bugün. Dileriz, özellikle kriz ortamında burnundan soluyup, karşısındakine aman vermek istemeyen, zaman tanımayan, elinden gelse bir kaşık suda boğmak isteyenlere örnek olur. "Yirmi yıldır bu mesleğin içindeyim. Nice evlerin iş yerlerinin cereyanlarını kestim. Nice insanların ah edip yalvarmaları karşısında yetkimin elverdiği oranda hoşgörülü davrandım. Ne olaylar yaşadım ne olaylar... Yaşadığımız kriz sebebiyle hepimiz sıkıntıdayız. Ama çaresiz bir insanın üzerine üzerine gitmenin de bir çare olmadığını bilmemiz lazım. Sizinle bu vesileyle bir hatıramı paylaşmak istiyorum... Hiç aklımdan çıkmaz. Ne zaman bir ambulans sesi duysam burnumun direği sızlar ve yıllar öncesi şahidi olduğum o üzüntü dolu anı canlanır gözlerimde... 1994 kriziydi. Yine devalüasyon olmuş, yine insanların bütçeleri allak bullak olmuş, yine ödeme dengeleri çıldırmış, döviz borcu olanlar bir gecede iki kat borçla karşı karşıya kalakalmışlardı. Böyle bir dönemde, görevli olduğumuz elektrik idaresince elimize tutuşturulan evraklar yine cereyan kesme evrakıydı. "Şefim" dedim. "Bu insanların cereyanlarını kesmeye gidiyoruz ama, olsa zaten ödemezler mi? Nice iş yerinde sabahtan akşama kadar siftah yapmayanlar var. Zaten hepsi zor nefes alıyor. Bu sıkıntıda bir de biz gidip elektriklerini kesersek iyice bunaltmış olmaz mıyız?" -Ne yapmamızı istiyorsun? -Biraz daha sabretsek derim. -Bu bizim kendi alacağımız para gibi konuşuyorsun. Bu, devletin alacağı para oğlum. Ne yapabiliriz ki. Günü geçmiş, bekleme müddeti geçmişse mecburen keseceksiniz. Emir bu... Şef de haklıydı. Kime ne diyeceksin. Aldık elimize belgeleri, sıradan gidip, ev ise evin, iş yeriyse iş yerinin cereyanlarını kesiyoruz. Yalvaranları mı ararsınız, evde erkeği olmayan hanımların gözü yaşlı çaresizliklerini mi? Akşama ev ödevini yapıp da ertesi gün, öğretmeninden alacağı bir aferinin hayalini kuran çocuktaki hayal kırıklığını mı? Hasta yatağında gün ışığına hasret olanların elektrik ışığından da mahrum oluşlarını mı? Hangi birini anlatsam... Derken, yolum bir iş yerine düştü. Sahibi çok eskiden beri tanıdığım bir insan. Yıllar öncesine kadar hali vakti yerinde olan, hatta çevresinde yardımsever olarak tanınan biriydi. Hayret! Ona elektrikle ilgili hiç gelmemiştim. Demek ki bu ekonomik kriz sebebiyle elektrik faturalarını o da yatıramamıştı. Ofisinden içeri girdiğimde, beni görünce bir tuhaf oldu. Acı bir tebessüm vardı çehresinde. Düşünceliydi, stres içindeydi. Çaresizliği son haddine kadar yaşıyordu. Hayattan umutsuzdu. -Hayırlı işler, kolay gelsin... -Teşekkür ederim, hoş geldiniz... -Nasılsınız? Cevap yerine soruyla karşılık verdi: -Elektrikleri kesmeye mi geldiniz? Buyurun kesebilirsiniz. Bu sözün iki anlamı vardı. Birincisi, "Ben zaten bitmişim. Sen de son darbeyi vur, olsun bitsin." Diğer anlamı da, "Bunca sıkıntıma ilaveten bir de sen mi sıkıntı vereceksin?" Ama bir tuhaf hali vardı. Benzi bir sararıp bir morarıyor gibiydi. Konuşmaları kesik kesikti. Göğsü inip inip kalkıyor, derin derin nefes almak ister gibi soluyor fakat başarılı olamıyordu. Dedim ki: -Yahu olur mu öyle şey. Sen merak etme. Hele bir kendine gel. Elektrik falan kesmiyorum. Kendini düzelttiğin zaman faturaları yatırırsın. Dün mü tanıyorum seni? Dilimin döndüğünce teselli etmeye çalıştım. Elektriğini de kesmeden ayrıldım. Çünkü onun halini hiç beğenmemiştim. Koskoca işadamı iflas etmişti. Bir de elektriğini kestiğimde hepten kapısına kilit vurulacak demekti. Ne olursa olsun bunu şefime anlatacaktım. Hatta düşündüm yol boyu. Bu adamı tanıyorum. Ya tanımadığım biri olsaydı. Yine elektriğini kesmez miydim? Ya da onun tanımadığı biri gelseydi, kesmeden gider miydi? Allahım tanınmayanların hali nicedir bilmem ki? Akşam mesai bitiminde eve geldiğimde, hanım gözleri dolu dolu bana acı bir haber veriyordu: -Duydun mu? Falanca bey kalp krizi geçirmiş. Hastaneye kaldırmışlar ama kurtaramamışlar. Başımı önüme eğdim. Acıyla yutkundum. Ah hanım ah, "Bugün ben de, dükkanının elektriğini kesmeye gitmiştim." diyemedim...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.