12 Eylül 1980 ve "Vur!" emri

A -
A +

-Söyle bakalım evladım. 1630 sayılı dernekler kanununa neden muhalefet ettiniz? Geçen yıl da aynı hatadan dolayı karşıma çıkmadınız mı? Evet... Hakim bey soruyor, başkanımız da cevaplıyordu. Üst üste 2 yıl aynı hatadan dolayı hakim huzuruna çıkıyor, hesap veriyorduk. 1978 yılında Bilecik ilinin Pazaryeri kazasında Ülkü Ocaklarında Başkan Yardımcısı idim. Zamanında yönetim kurulunun toplantılarını yapmadığımız için dernekler yasasına muhalefetten hakim önünde hesap veriyorduk. Başkanımız sorulan soruları cevaplamış sıra Salih Abi'ye gelmişti. Hakim Bey sordu: -Evet sen anlat bakalım, dedi. Salih Abi de cevaben: -Arkadaşın ifadesinin aynısı, dedi. Hakim Bey: -Sen arkadaşının dediklerini bırak, kendi bildiklerini anlat, dedi. Salih Abi: -Ne lüzum var Hakim Bey işte aynısı, demez mi? "Eyvah?!" dedim içimden "Salih Abi de n'apıyor?" Sessizce elini çimdikleyerek: "Abi n'apıyorsun? Hakim Beyle böyle mi konuşulur? Çabuk anlat bir şeyler" dedim de Salih Abi de bir şeyler anlattı. Sonra ben dahil diğer arkadaşlar da ifademizi verdik. Hakim İsmail Bey babacan biriydi. Bize gülerek bazı nasihatlerde bulundu. Mahkemede para cezasıyla yırttık... Aradan 2 yıl geçmişti. 11 Eylül 1980 akşamı arkadaşlarla sabah namazında Çarşı Camii'nde buluşmak üzere ayrıldık.12 EYLÜL 1980 Cuma sabahı abdestimi alarak Çarşı Camii'ne doğru yola çıktım. Yol üzerinde bulunan İş Bankası önünde bir asker nöbet tutmaktaydı. "Allah Allah" dedim. -Hayrola asker hayırdır ne iş, dedim. Askeri tanıyordum da. Terhisine 3 gün kalmıştı. Asker sinirli bir şekilde; -Ne bileyim gece yarısı buraya diktiler 3 gün sonra terhis olacak askere bu reva mı, diye söylenip duruyordu. Askere, "Üzülme bu da geçer" deyip yola devam ettim. Camiye yaklaştım ki bizim Çakır Bekçi dediğimiz bekçi çok sert bir ses tonu ile bas bas bağırıyordu: -Hadi herkes evine, camide namaz kılmak yassak! Sokağa çıkmak yassak! Herkes evinde kılsın! Böyle bağırıp duruyordu. Önce banka önünde nöbet tutan asker, ardından da Çakır Bekçi... Anlaşılan bir şeyler ters gidiyordu. Baktım, komşulardan Hakkı Amca da geri dönüyordu. -Hayrola Hakkı Amca neler oluyor, dedim. -İhtilal olmuş, ihtilal... Mesele anlaşılmıştı. Eve döndüm hemen. Radyoyu açtım. Mehter marşları çalıyordu. Mehter marşlarının ruhları okşayan nağmelerini duyunca biraz rahatladım. Biz mehterdik, mehter bizdendi. Mehter koca TÜRKİYE demekti. O tarihlerde kurtarılmış bölgeler oluşmuştu. Gençlik iki kısma ayrılmış Bir taraf komünizmden bahsediyor manevi olan bütün değerlere karşı çıkıyor, nazlı ay yıldızlı bayrağımızı indirip yerine orak çekiçli bayrakları asıyordu. Diğer taraftaki gençlik de, yani benim içinde bulunduğum gençlik de buna karşı çıkıyor "Önce vatan" deyip "Kanımız aksa da zafer İslam'ın" , "Ezanlar susmayacak, bayraklar inmeyecek" diyorduk... İşte böyle bir kargaşanın ardından ihtilal olmuştu. Sonra birden sokağa fırladım. Saklana saklana iş yerine vardım. Büroda yatan arkadaşları uyandırarak ihtilalden bahsettim. Saat 10.30 sularında bir askerî araç çalıştığım iş yerine geldi. Araçtan silahları ile yere atlayan askerler çalıştığım büroyu abluka altına aldılar. Neler oluyor demeye kalmadan -Baki Çakırca orada mı, dediler. Ben de "Buyrun benim!" der demez, hemen sorgusuz sualsiz kelepçeyi ellerime taktılar. Askerî araca bindirerek askerî birliğe doğru hareket ettiler. (Devamı yarın) > Baki Çakırca-Eskişehir Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.