Bu köşenin okuyucuları iyi bilir... Sizlerin birbirinden güzel hatıralarından öyleleri vardır ki yayınlandıktan sonra okuyucu arasında hoş bir sinerji olarak dilden dile dolaşır... Efsaneleşir... Öyle ki zaman içerisinde bu sinerji döner dolaşır tekrar bu köşeye hatıra konusu olur. İşte bunlardan biri de 8 Şubat 1991'de bu köşede "Meçhul İhtiyarın Anlattıkları" adıyla yayınlanan bir hatıra. Bu hatıra yıllar içinde insanlar arasında dilden dile dolaşmış, birkaç defa "yeniden yayınlasanız" türü isteklere sebep olmuştu. Ama her şey zaman ve imkan meselesiydi. Bu imkan işte şimdi, bakın nasıl oluştu? Hatırayı unutamayanlardan sevgili okuyucumuz Muhammed Gökgöl, Hayatım Roman'ın tekrar yayınlanmaya başladığını fark edince hemen Genel Yayın Müdürümüz sayın Nuh Albayrak'a mail gönderip aklında kaldığı kadarıyla hatıradan söz ediyor ve "yeniden yayınlayabilir misiniz?" dileğinde bulunuyor. Ama hatıra 17 yıl önce yayınlanmış. Bilgisayar kayıtlarında yok. Yayın tarihi kesin belli değil. Ben de ancak yılını tahmin edebiliyorum. İşte burada Genel Yayın Müdürümüzün ilgisi imdadımıza yetişiyor. Böylece hatıra arşivden bulunuyor. İşte kendisi hatıra konusu olan, 17 yıl önce Muzaffer Has isimli okuyucumuzun gönderdiği unutulmaz hatıra: "Ben asit ticaretiyle uğraşan biriyim. Mesleğim gereği arabamı Balıkesir'den asitle yükler, İstanbul'a döner, ticaretimi yaparım. Bir gün akşam boş tankerimle Balıkesir'e doğru yola çıkmıştım. Gazetenin yıllar önce yayınladığı Emir Sultan kasetindeki şoför Halil ile ihtiyarın sohbeti gibi bir hal yaşadım. Tek başına yolculuk sıkıcıydı. Az önce beni sollayan bir kamyonun şoförü, yanındaki yaşlı zatla ne güzel sohbet ediyordu. Aradan onbeş dakika geçmemişti ki, beni sollayan kamyon yaşlı zâtı indirip yoluna devam etti. O zât, bu defa da bana el kaldırıyordu. Memnûniyetle durup aldım. Dedenin heybesinden de mis gibi ekmek kokusu geliyordu. Öyle de acıkmıştım ki... Gecenin bu vaktinde, bu kadar taze ekmek nasıl olurdu hayret ettim. Dede halimi anlamış olacaktı: -Sıcak ekmek var evlâdım yer misin? -Ver dede iki lokma alayım! Aman Allah'ım hayatımda bu kadar leziz ekmek yemedim... Ne kadar tatlı ne kadar yumuşak... Ah, bir parça daha verse... -Adın ne evlâdım. -Muzaffer -Allah seni dâima muzaffer eylesin! Bir parça daha vereyim mi? -Peki alayım! Bir paça daha aldım. Bir daha istemeye de utandım. Dedenin muhabbeti harikaydı. Sanki bir derya mübârek, bilmediği şey yok. İşte fırsat dedim, ben sorayım o anlatır. Ne merak ettiysem sordum, o anlattı. Ve dedi ki: "Bu dünyanın sonunu niye merak edersin yavrum... Yaşarsan yakında çok değişikliğe şâhit olursun. Bu Avrupa dediğiniz medeniyet büyük değişikliklere maruz kalacak... İki parça olan Almanya utanç duvarının yıkılışıyla birleşecek. Rusya, kendi derdine düşmekle kalmayıp Japonya ile savaşacak. Orta Doğu kan gölüne dönüşecek. Amerika, dünyadan el etek çekip perişân bir hâlde kıtasına dönecek... Bizim memleketimiz de inşâllah gelişip büyüyecek, dünyada yeniden îtibar kazanacak..." Daha ne acâyip şeyler söyledi öyle... Ben sadece dinledim. Sabah ezanı vakti, Balıkesir'e fabrikaya varmıştık. Geniş bir alana girdiğimde dede durmamı söyledi. Hemen arabadan inip dedeye yol göstermek istedim. Aaa!... Dede arabada yoktu. Ben bir kapıdan inene kadar, o öbür kapıdan nasıl olur da kaybolurdu? Buna bir türlü akıl erdiremedim. Şok olmuştum. Dedim acaba hazreti Hızır mıydı? Şimdi yıllar geçtikçe dedenin anlattıkları bir bir oluyor. Ben her yeni gelişmeyle birlikte hem o meçhul ihtiyarı hem de o mis gibi ekmeğin lezzetini hâtırlıyor, o heyecanlı yolculuğu sanki yeniden yaşıyorum. Az kalsın unutuyordum, o günden sonra hiçbir işimde en ufak aksama olmadığı gibi, çok şükür günden güne ilerlemekteyim. Muzaffer Has" >> Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00