Borç yüzünden memleketimde duramamış, her şeyden kaçarcasına İzmir'e gitmiştim... Tamamen plansız... Tamamen amaçsız... Bir ilanla iş bulmuş ve hayata yeni bir başlangıç yapmıştım... Şirket sahibi uzun boylu, karizmatik bir insandı. Üslubu tam bana göreydi. Etkileyici bir konuşması vardı. Zamanla bana enerji ve güç verdi. Çalışmalarım çok verimli geçiyordu. Dört yıl kadar yanında çalıştım. Elhamdülillah hatırı sayılacak kadar kurtuldum borç yükünden. Daha sevindirici olanı ise orada çalışanlar dinini yaşayan insanlardı. Ben de onlar gibi olmaya başlamıştım. Tuhaf bir hale bürünmüştüm. Burayı çok sevmiştim. Her grup toplantılarında işten başka, bir patron olmaktan çıkar bir iletişim uzmanı, bir sosyolog, bir din adamı gibi bize ufuk ve vizyon kazandırırdı. Bir müddet sonra onu taklit etmeye başladığımı fark ettim. Mesela bir mağaza alışverişinden sonra onun gibi kravat taktığımı saçlarımın tıraşının ona benzediğini vb. gördüm. Hayranlık bu olsa gerekti... Bir gün masasının üzerinde gördüğüm kitap, anneciğimin 25 yıl başucu yaptığı kitabın aynıydı. Merakımı fark edince o kitabı bana hediye etmişti, okuyayım diye. O gün öyle mutlu oldum ki anlatamam. Eseri gece yarılarına kadar okudum... Okudum... Okudum... Kana kana içtim. Bu kitap evimdeki en değerli mücevherim oldu. Patron çok muhterem bir insandı. Yedirmeyi içirmeyi sevdiği gibi insana arkadaş olmayı da çok güzel başarıyordu. Bir gün söz döndü dolaştı Silsile-i âliyye büyüklerine geldi... Necip Fazıl Kısakürek'in "altın silsile" dediği tasavvuf yolunun büyüklerine... Abdülhakim Arvasi hazretlerini anlatırken dedi ki: -İşte elinde okuduğun Seâdeti Ebediyye kitabının mübarek yazarının, mübarek hocasıdır... İnternette resminin var olduğunu öğrenince yerimden kalktım... Büyük bir merak içindeydim... Sübhanallah!.. Allah'ım bu o... Vallahi de bu o... Billahi de bu o... 25 yıl önce bir köy yolunda duyduğum o ses bir daha yankılandı: "Es-selamü aleyküm ve rahmetullahi ve berakatüh..." Gözlerimden yaşlar akarken mırıldandım: "Ve aleykümselâm ve rahmetullahi ve berakatüh efendim..." Aradan üç yıl kadar geçti... Görev gereği yolumuz İstanbul'a düştü... Tam dört arkadaştık... Çok nezih insanların bulunduğu bir eve götürüldük... Orada bulunan zat, sohbet esnasında bir rüya anlattı: "Elinde asasıyla bir köyde... Efendi hazretleri görülmüş. Bir selamın hikmeti köyde başlamış... İzmir'de maksat hâsıl olmuş..." Kafam dank etmişti... Bana da dua ve hamdetmek kaldı... Elhamdülillah alâ küllî hâl, sivel küfrü ve'd-dalâl... Rumuz: "Ayakkabıcının oğlu"-İzmir > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00