İzmir'in Karabağlar semtinde Mehmet Daşmak diye bir arkadaşım vardı. Kendisi mermercilik yapardı. İyi de ustaydı... Birgün bir sivilce çıkıyor ensesinde. Hangimiz önemseriz ki... O da öyle işte... Kaşıyor maşıyor. Biraz rahatlar gibi oluyor. Ama ertesi gün, daha ertesi gün sivilce kaybolacağı yerde büyüyor... Diyor ki Mehmet: "Bu böyle olmayacak." Gidiyor arkadaşı bir eczacıya gösteriyor enseyi: -A be şurada bir sivilce midir yaramıdır bir şey çıktı. İki üç gündür elim orda... A be şuna sürecek bir merhemin falan yok mudur? Eczacı bakıyor, işte, sıradan, yara olmaya başlamış bir sivilce. Ne yapacak; istenilen merhem ise, bir yara merhemi veriyor: -Al kullan bunu, iyi gelir. Merhemi alıp sürüyor sivilcenin üzerine... Ertesi gün, daha ertesi gün... Yok canım, bu sivilcenin merhemle geçeceği falan yok... Kalkıp gidiyor eczacıya: -A be, senin merhem bir şeycik yapmaz be. Şuna bir kuvvetli ilacın yok mudur? Eczacı bakıyor ki bu sivilce işi azıtmış. Kendini kenara çekiyor: -Usta, gözünü seveyim bu merhemle geçecek sivilceye benzemiyor... Sen bunu bir doktora göster... Bu, yara olmuş yara... -Hadi canım sen de? Çok mu ciddi bir şey... Doğrusu Mehmet Usta'nın da gözü korkuyor. Eczacı da ilaç vermekten çekindiğine göre bunu bir doktora göstermek gerek. "Tüh, desene doktorların eline kaldık!" diye homurdana homurdana bir cildiye mütehassısına gidiyor. -A be doktorcuğum, şu ensemde küçük bir yara çıktı. Şuna bir ilaç veriversen de gitsem be ya... Doktor anlıyor vatandaşın canı tez biri olduğunu. Şöyle dört başı mamur bir muayene etmeye kalkışsa adamcağızı daha da tedirgin edecek. Ensedeki yaraya bakıyor ve bildik merhemlerden veriyor: -Bak işin acele gibi ama bunlarla geçmezse mutlaka gel. Etraflıca bakarız... "Bakırız bakarız!" diyor usta. Alıyor yeni merhemi sürüyor yaraya... Ama bu yaranın iyileşeceği falan yok... Üstelik artık kaşıntı değil ağrı yapmaya başlamış. Yani bizim mermercinin kafası epey ağrıyacak... Yara iltihaplanmaya başlamış. Şiş gittikçe büyüyor... Mermerci canı sıkkın... Ah kendi mesleğiyle ilgili bir şey olsa... Kesip biçer, tutar koca taşı planyaya kitap gibi oturtur mermer kalıbı... Ama bu doktorluk iş... Doktor bir şey anlamazsa o ne yapsın! Evde çocuklar, işte çıraklar ikaz eder: -Sen şöyle esaslı bir doktora görün. Bak bu ensendeki iltihaplı şişlik başına iş açacak senin... -Gittik işte doktora be ya. -Yok yok, sen bir başka doktora git. Esaslı bir görün... Gitmese ne yapacak? Gidiyor tavsiye üzerine bir başka doktora... Anlatıyor bu kez biraz hikayesini: -A be bir küçük sivilceydi doktorcuğum. Kaşıdık maşıdık azıttık yarayı herhal... Şimdi kocaman bir şey oldu... Dokunamıyorum. Kokuyor bir taraftan. Yıkamak ne, elimi dokunduramıyorum. Tüy değse beynim zonkluyor. Başımı çeviremez, ağzımı açamaz oldum... Tutuldu boynum... Doktor şöyle bakar yaraya... "Uf uf uf!" der.. İçi iltihap dolmuş kocaman bir apse... İç geçirir: -Ustam bu merhemle falan geçecek iş değil... -Eee? -Sana antibiyotik tedavisi uygulayacağız. Merhem de vereceğiz... Dikkatli bir takip gerekir. "E sağ ol doktorcuğum" diyerek ayrılır usta. Şimdi hakkını yemeyelim. İlaçları da alıp kullanır. Bir hafta sürer antibiyotik tedavisi... Ama eyvah... Bana mısın demez. Allahım bu yara başıma iş açacak? Derken yıllar önce annesinin bir tavsiye gelir aklına... "Hah!" der. "Tek çare bu..." Devamı yarın Resul İzmirli - İstanbul > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00