A­hıs­ka Türk­le­ri­nin 64. yıl a­nı­sı­na...

A -
A +

Ba­bam Mur­ta­za İz­ze­toğ­lu, 1944 sür­gü­nün­de on iki ya­şın­day­mış. Öz­be­kis­tan'ın Se­mer­kand vi­lâ­ye­ti­nin Cu­ma il­çe­si­ne sür­gün edil­miş­ti... Sov­yet hü­kû­me­ti­nin 1956 yı­lı­na ka­dar sı­kı yö­ne­ti­me tâ­bi tut­tu­ğu bü­tün Ahıs­ka­lı Türk­ler gi­bi bü­yük çi­le­ler çe­ken ba­bam, da­ha son­ra Öz­bek mu­al­lim­le­ri­nin des­te­ğiy­le Se­mer­kand şeh­rin­de eği­ti­mi­ne de­vam et­miş. 1959 yı­lın­da Ali Şir Ne­va­î adın­da­ki Se­mer­kand Dev­let Üni­ver­si­te­si­nin Ma­te­ma­tik ve Fi­zik Bö­lü­mün­den me­zun ol­muş. Da­ha son­ra ak­ra­ba­la­rı­na ka­vuş­mak için ta­şın­dı­ğı Taş­kent vi­lâ­ye­tin­de­ki okul­lar­da 31 yıl öğ­ret­men­lik ve ida­re­ci­lik yap­mış. Ay­rı­ca, mil­let­ve­kil­li­ği ve il­çe se­çim ku­ru­lu üye­lik ve baş­kan­lı­ğın­da bu­lun­muş­tu. Azer­bay­can'da­ki Ahıs­ka­lı Türk ak­ra­ba­la­rı­mı­zı zi­ya­re­te git­ti­ği­miz bir gün­dü. Tren, Uk­ray­na'nın Slav­yansk şeh­rin­den yo­la çık­tı. Ba­bam Mur­ta­za İz­ze­toğ­lu, ben ve kar­de­şim Mus­ta­fa, üç ki­şi­yiz. Ak­şam üze­ri Ha­şur'da tren­den in­dik ve Bor­com yo­lun­dan oto­büs­le Ahıs­ka'ya git­tik Oto­büs­te, bir Gür­cü ar­ka­daş ba­ba­ma ve bi­ze otur­ma­mız için yer ver­di. Me­ğer, ba­ba­mın doğ­du­ğu Tem­la­la kö­yün­de ya­şı­yor­muş. Di­ğer Ahıs­ka köy­le­rin­de­ki Gür­cü­ler de ba­ba­mı ev­le­ri­ne da­vet et­miş; "Gel, bu­gün biz­de kal, hin­kal (bir çe­şit man­tı tü­rü) ye. Yıl­lar­dır ev­le­ri­niz­de be­da­va otu­ru­yo­ruz, ba­ri mi­sa­fir ede­lim de bi­raz ol­sun hak­kı­nı­zı öde­ye­lim" de­miş­ler. Tem­la­la kö­yün­de ba­ba dos­tu Gür­cü Şo­ta'nın evi­ne gel­di­ği­miz­de ge­ce hay­li iler­le­miş­ti. Şo­ta İyad­ze ki, 1944 sür­gü­nün­den ön­ce doğ­du­ğu Tem­la­la kö­yün­de ba­ba­mın ikin­ci sı­nı­fa ka­dar ay­nı sı­ra­da oku­du­ğu okul ar­ka­da­şı. An­ne­min doğ­du­ğu Az­gur ka­sa­ba­sın­da­ki il­ko­kul­da oku­muş­tu. Ara­dan tam 46 se­ne geç­miş­ti. Bi­ze re­fa­kat eden Gür­cü ar­ka­da­şın ses­len­me­siy­le Şo­ta, evin­den çık­tı ve ka­ran­lık­ta bi­ze bak­tı. Ba­bam: "Ola, Şo­ta ne ba­hi­yer­sin, be­nim, Mur­ta­za!" de­di. Şo­ta, ka­ran­lık ol­ma­sı­na rağ­men ay ışı­ğın­da ba­ba­mı ta­nı­dı: "Mur­ta­za, sen mi­sin, hoş gel­din!" di­ye­rek ba­ba­ma sa­rıl­dı. He­pi­miz duy­gu­lan­mış­tık. Ev­de, ka­rı­sı Pu­pu­la Ha­nım ve oğ­lu Ti­mu­ri var­dı. Bi­zi gö­rür gör­mez aya­ğa kalk­tı­lar. Hoş­beş­ten son­ra he­men sof­ra ku­rul­du. Şo­ta, ba­bam­la çok gü­zel Türk­çe ko­nu­şu­yor­du. Ale­gi, Ma­ra­ti ve Ti­mu­ri adın­da üç oğ­lu var­dı. İki­si Ku­ta­yıs ve Tif­lis'e ça­lış­mak için git­miş­ti. Ba­ba­ma, Öz­be­kis­tan'da­ki Tem­la­la­lı Ahıs­ka Türk­le­ri­ni sor­du. Ge­ce ya­rı­sı­na ka­dar has­ret gi­der­dik­ten son­ra, bi­ze gös­ter­dik­le­ri oda­da is­ti­ra­he­te çe­kil­dik. Sa­bah er­ken­den uyan­dık. Kah­val­tı za­ma­nı­na ka­dar dı­şa­rı çık­tı­ğı­mız­da mis gi­bi ter te­miz bir ha­va var­dı. Et­raf yem­ye­şil­di. Kah­val­tı­da çe­çil pey­ni­ri, bal, yay­la yo­ğur­du ve fı­rın­da piş­miş sı­ca­cık ek­mek var­dı. Ay­rı­lış­ta duy­gu­lan­mış ve "Ya Rab­bi şü­kür­ler ol­sun sa­na, va­ta­nı­mı gör­düm" di­ye hay­kır­mış­tım. Göz­le­ri do­lup ge­len ih­ti­yar Şo­ta "Oğ­lum, ne olur sa­kin ol. Siz şim­di gi­di­yor­su­nuz. Biz bu­ra­da ya­şı­yo­ruz. Si­zi sür­gün et­tik­ten son­ra ev­le­ri­ni­ze yer­leş­ti­ri­len ba­zı Gür­cü ve Er­me­ni­ler, bu­ra­ya gel­di­ği­ni­zi öğ­re­nir­ler­se, bi­zi in­ci­te­bi­lir­ler" de­di. 1989 yı­lın­da Zvi­ad Gam­sak­hur­di­a'nın Dev­let Baş­kan­lı­ğı za­ma­nın­da, bu­ra­da­ki ba­zı Gür­cü ve Er­me­ni­ler Ahıs­ka­lı­la­rın ken­di top­rak­la­rı­na dön­me­si­ni is­te­me­miş­ti. Tif­lis'e gi­den as­falt yol­da göz­yaş­la­rı ara­sın­da ve­da­la­şır­ken şun­la­rı söy­le­di: "Bir gün ge­le­cek, siz bu top­rak­la­ra dö­ne­cek­si­niz." Ba­ba­mın an­lat­tı­ğı­na gö­re, sür­gün son­ra­sı ma­hal­lî yö­ne­ti­ci­le­rin ta­li­ma­tıy­la bu köy­ler­de Türk me­zar­la­rı­nı yok et­miş­ler. Bi­zim Tem­la­la kö­yün­de­ki me­za­rı bo­za­ma­mış­lar. O gün Şo­ta'nın ba­ba­sı Ge­or­giy, kö­yü­mü­zün me­zar­lı­ğı­nı boz­mak için ha­re­ket eden Gür­cü'nün kul­lan­dı­ğı trak­tö­rün al­tı­na yat­mış ve de­miş ki: "Bu me­za­rı boz­man için be­ni çiğ­ne­men la­zım. Sen göç­men­sin! Bir gün olur ken­di kö­yü­ne gi­der­sin. Ben yer­li Gür­cü'yüm ve bu­ra­da ya­şa­yıp bu­ra­da öle­ce­ğim. Sen bu me­za­rı bo­zar­san, bu­ra­dan sür­gün edi­len in­san­lar ken­di top­rak­la­rı­na ge­ri dön­dü­ğü za­man on­la­rın yü­zü­ne na­sıl ba­ka­rım?" di­ye çı­kış­mış... Mu­ham­met İz­ze­toğ­lu-İs­tan­bul Ya­zış­ma ad­re­si: Tür­ki­ye Ga­ze­te­si İh­las Med­ya Pla­za 29 Ekim Cad­de­si, 34197 Ye­ni­bos­na/İs­tan­bul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.