"Anahtarları alıp doğruca Enver Ağabey'e geliyor. Durumu anlatıyor ve "siz kime uygun görürseniz efendim" diyor.
O gün oldukça dalgındım... Çünkü ev sahibi dün gelmiş ve evinden çıkmamı istemişti... O yıllarda Fatih'te ev bulmak öyle ha deyince kolay değildi... 80'li yıllardan söz ediyorum...
Rahmetli Müssese Müdürümüz İbrahim Sermet Altınayar Abi ile ayak üstü böyle konuşmuştuk... Çatalçeşme Sokak No:17'deki binada... Öğle vakti geldi... Namaz için mescide iniyorduk... Rahmetli Enver Abi benim yanımdan geçerlerken cebinden anahtarlık çıkardı. Sallanan anahtarları bana uzattı:
"Al anahtarları" buyurdu.
Dondum kaldım...
"Haydi taşınınca haber ver çay içmeye geliriz" buyurdular. Ben hiçbir şey söylememiştim... Hiç kimseyle bir şey konuşmamıştım... Hiçbir şeyden kimsenin haberi yoktu... Sermet Ağabey ile de üç-beş dakika önce "niçin böyle dalgınsın" diye sorduğu için "ev sahibi çık dedi" diye üzüntümü söylemiştim.
Neydi bu anahtar? Kimin eviydi? Neredeydi? Bunları namaz sonrası öğrenecektim... Hey gidi o günler hey...
Kulakları çınlasın Ali Fuat Yüceer Ağabey o zamanlar Teknik Serviste idi... Birgün onun bir akrabası veya bir ahbabı tam bilemiyorum ama bir yakını gelip bu anahtarları kendisine vererek diyor ki:
"Bu benim filanca yerdeki dairenin anahtarlarıdır. Kiraya vereceğim. Ama sizin İhlas'ın çalışanları namazlı abdestlidir. Dürüst insanlardır. Evlerinde ibadet edilir... O bakımdan bu anahtarı sana veriyorum. Sen kime uygun görürsen ona ver"
Ali Fuat Yüceer Ağabey ne yapıyor peki?
Anahtarları alıp doğruca Enver Ağabey'e geliyor. Durumu anlatıyor ve "siz kime uygun görürseniz efendim" diyor...
Ve o gün ev sahibinin çıkın dediği günün öğlesinde o anahtarlar bana veriliyor... Nasıl sevinmezsiniz?
Fakat taşınmak bir mesele... O yıllarda kimde ne imkân vardı ki? Aradan birkaç gün geçtiğinde yine sordu Enver Abi:
"Ne oldu taşınmadın mı? Ne zaman çay içeceğiz sizde?"
Bir süre sonra yine sorup taşınamadığımı öğrenince Sermet Abi'ye "Sen bunu bir taşıyıver" buyurdular. Sermet Abi de "Abi sen çay takımlarını al git. Gerisini biz taşırız" dedi ve o zaman Doç denilen bir araçla evimi Nişanca'daki o yeni yere taşımıştılar... Ve o eve... Bir değil iki değil çok şükür tam oniki defa teşrif ettiler... Rabbim sebep olandan, yardımcı olandan ve büyüklerimizden razı olsun... Şimdi yine aynı yerde o güzel günlerin hayal ve hatıralarıyla yaşıyorum...
Lütfi Kahraman- İstanbul