Ben Almanya’ya ilk gidenlerden biriydim. 1959’da Almanya’ya gittiğimde Almanca bilmiyordum. Tanıdık kimse de yoktu. Elimdeki Türkçe yazılmış Almancayı öğreten kitaptan bir şeyler öğrenmiştim ama bu yetmiyordu. Almanca-Türkçe sözlükten de yararlanarak idare ediyordum. Yalnızlık ve gariplik nedeni ile çok sıkılıyordum. Yani bir sürü kalabalık arasında sağır ve dilsiz gibiydim. Ayrıca bu “gâvurlardan” bana bir kötülük gelir mi(!) diye içimde korku da vardı. Böyle bir ortamdan sonra Almanya’da bire bir yaşamış olduğum birçok olaylardan örnek alarak kendimi bulmaya çalıştım. Örnek alınacak olaylardan bazılarını bu minik hatıralarımda kısmen de olsa okurlara anlatmaya çalışacağım.
İlk olarak Almanya’nın Hessen eyaletine bağlı Darmstadt şehrine gitmiştim. Daha sonra yeni bir iş için Wuppertal şehrine gitmiştim. Wuppertal şehrinin bir kenar mahallesi olan Langarfeld bölgesindeki metal fabrikasında işe başladım. Fabrikanın temin ettiği evdeki bir odayı kiraladım. Bu ev mahallenin de dışında bir arazinin kenarında, sanki köy evi gibi iki katlı eski bir evdi. Evin üst katında ev sahibinin oğlu oturuyordu. Ev sahibi ise alt katta oturuyordu. Bana verdikleri oda da alt katta, evin giriş kapısının yanında tek pencereli müstakil bir odaydı.
Sonradan öğrendiğime göre ev sahibi evini yabancıya vermek istemiyormuş ama fabrikanın aracılığı ile razı olmuştu. Zamanla beni sevdiler ve ailenin bir ferdi gibi olmuştum. Evini niçin yabancılara kiraya vermek istemediğini öğrenmek için sorduğumda:
“Belki bize zararlı olurlar diye korktuğunu” söyledi. Ben onlardan çekinirken, onlar da benden korkuyorlarmış ama beni tanıdıktan sonra yanıldığını söyledi. Hatta evin hanımı madam Marya misafirlerine beni “Türk oğlumuz” diye tanıtıyordu. Bu karşılıklı zıt düşüncelerden bayağı etkilendim...
Bir gün işten çıkıp eve gelirken fırından ekmek almak istedim. Gayriihtiyari, alışkanlık olarak fırın tezgâhındaki ekmekleri kontrol için elimi uzattım. Tezgâhtaki fırıncı hanım hemen mâni olarak ekmeği bir pelür kâğıda sardıktan sonra kontrol için bana uzattı. Ekmeği beğenip aldım ama fırıncı hanıma da kızdım “ben sanki veremli miyim?” diye söylendim. DEVAMI YARIN