Almanya’daki günlerimden anekdotlar anlatmaya devam ediyorum...
Ev konusunu Alman arkadaşlara açarak yardımcı olmalarını istedim. Onlar da fabrikada bu işlerle ilgilenen bir bölüm olduğunu, bu işleri o elemanların yapabileceğini söylediler. Bu durumu çalıştığım kısmın ustasına anlattım. O da ilgileneceğini söyledi... Aradan üç gün geçmişti ki usta beni büroya çağırarak güzel bir ev bulduklarını söyledi. Paydostan sonra fabrika görevlisiyle gidip evi gördük. Fabrikaya yakındı. Yürüyerek on dakikada gidilebiliyordu. Bu evden bir oda kiraladım. Odanın eşyası ise her yerde olduğu gibi ev sahibinin kullanıp da yenisiyle değiştirdiği eşyalardı. Ev sahibi yaklaşık 50-55 yaşlarında dul bir hanımdı. Bir de lisede okuyan Karl isimli oğlu vardı.
Kocası savaşta yaralanmış; malulen emekli olmuş ama fazla yaşamamış, altı yıl önce ölmüş. Bu ev kendisine kocasından miras kalmış. Ev üç katlı bir binaydı. Birinci katta kendi oturuyordu. Üst katında da bir Alman aile vardı. Giriş katını da odalar hâlinde kiraya vermiş. Bu hanım, kocasından emekli maaşı almakla beraber kendi de bir fabrikanın muhasebe bölümünde çalışıyormuş. Ayrıca kiracıları da vardı. Ciddi görünümlü, laubaliliği sevmeyen ama konuşkan bir hanımdı.
Karşılaştığımızda ev sahibi ile merhabalaşıyorduk. Ay başlarında kirayı götürdüğümde az da olsa oturup sohbet ederdik... Gene bir ay başı gelmişti. Kapıyı vurup selam verdikten sonra kirasını takdim ettim. Evin hanımı, koltuğu göstererek oturmamı işaret etti. Biraz sohbetten sonra oğlu Karl’ı epeydir göremediğim ve merak ettiğim için sordum:
“Madam, Karl birkaç gündür görünmüyor, nerede?”
“Karl evde yok!..”
“Bir yere mi gitti?”
“Hayır, onu evden kovdum!..”
Biraz durakladım!.. Ev sahibinin ne demek istediğini anlayamadım. Kadının maddi durumu çok iyiydi. Karl ise evin tek çocuğuydu. Niçin kovsun diye düşündüm?
“Affedersiniz, ben anlayamadım, niçin kovdunuz?”
“Karl bu yıl liseyi bitirdi. Okuması için üniversiteye kaydını yaptırmasını istedim. 'Ben okumak istemiyorum' dedi. Ben de sen bilirsin dedim ve gidip bir iş bularak çalışmasını söyledim. Her hâlde anasının varlığına güvenerek üç aydır bir iş bulup çalışmaya başlamadı. Ben de 'ya çalışırsın ya da bu evden gidersin' dedim. O çalışmayı kabul etmeyince ben de evden kovdum.” DEVAMI YARIN