Yeditepe Üniversitesi'nden arayan, Harvard'dan mezun olup doktora çalışmasını İstanbul'da Hanım Sultan Vakıfları üzerine bir araştırma olarak hazırlamak isteyen Amerikalı Türk kızı şunları söylüyordu: Yeterli görmediğim Osmanlıca'ma yardım edebilecek bir eğitimci-akademisyen, tarihçi vb. arıyorum. Ama ne enteresandır ki Amerika'da bile buradakinden çok Osmanlıca bilen var. Şimdiye kadar bu konuda aradığım bir kimseye rastlamamış olmanın üzüntüsü ve şaşkınlığı içindeyim. İyi ki sizden haberim oldu. Hocam ne olur, bana bu konuda yardımcı olun. Size minnettar kalırım. Dedim ki: -Siz benim bildiğim yüksek lisans seviyesindeki Osmanlıca'dan daha ileri seviyede Osmanlıca biliyorsunuz. Dolayısıyla benden istifade etmeniz abestir. Ama ben sizi İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eski Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı hocam, Prof. Dr. Kemal Yavuz Bey ile tanıştıracağım. Sanırım amacınıza ulaşırsınız. Randevu ayarladığım gün İstanbul Üniversitesi'nin bahçesinde buluşmak üzere kararlaştırdık. Ardından bir gazeteci ruhuyla ben de kendisine bazı sorular yönelttim: -İstanbul'a geldiğinizde umduğunuzla bulduğunuz arasında çok fark oldu mu? -Sadece şu kadarını söyleyeyim; çok şaşırdım! Bizim insanımız ne kadar kendini küçük görüyor. Ne kadar karamsar. Ne kadar dününden habersiz. Ne kadar kendisinden uzak. Yabancılar bizim tarihimize, kültürümüze, geleneğimize, mutfağımıza, el sanatlarımıza vb. hayran, biz yarını ne olacağı belli olmayan Amerika'ya hayranız... Yarını belli olmayan Amerika derken neyi kast ediyordu? O zaman bu sözü biraz fanatik bir söylem zannetmiştim. -Bu, sizin biraz milliyetçi ruhunuzdan kaynaklanmış bir duygu olmasın? -Hayır tamamen objektif bakıyorum. Biz ne kendimizi araştırmışız, ne de bir başkasını sorguluyoruz. Sonra da başımıza gelenlere üzülüyoruz. Peki Amerika'nın Orta Doğu politikası hakkında Amerikan kamuoyunda herhangi bir öngörü var mı? -Size bir dahaki görüşmemizde bir dergi getireyim. Orada Amerika'nın hedeflerini zaten çok önceden belirlediğini göreceksiniz. Orta Doğu'daki ülkeler de bizden farksız. Dününü merak edip öğrenmek, yarına hazırlanmak gibi bir şuur yok. Tamamen reklam toplumu oluşturulmuş. Hepsi, kendilerine ne sunulursa onu tüketen birer tüketici... Oysa biraz farkında olsak, başkalarının sanal dünyasından daha gerçekçi bir hayatın içinde olduğumuzu anlarız. Bu şaşırtıcı konuşmayı yaptığımız yıl Filistin yine gündemdeydi. O konuda örnek vermişti: -Filistinlilerin Amerikan markalı sigaralara ödedikleri para daha sonra onlara kurşun olarak geri dönüyor. Çünkü çoğu, gelirinden İsrail'e yardım akıtıyor. Amerikalı bu Türk kızı, gerçekten çok şuurlu bir akademisyendi. Bir hafta sonra İstanbul Üniversitesi'nde buluştuk. Baktım unutmamış yanında dergiyi de getirmişti. New-York isimli bir dergiydi. Bana oradaki bir haberi özetleyip çizilmiş bir harita gösterdi: -Amerika bu haberde Orta Doğu'yu bu şekilde dizayn edeceğini kamuoyuna deklare ediyor. Türk kamuoyunun bu haritadan haberi henüz yok. Donmuş kalmıştım. Dergi 2000 yılının sonbaharında yayınlanmıştı. Daha o zaman Amerika Irak'a saldırmamıştı bile... Sonra randevu saatimiz geldiği için kendisini Hocam Prof. Dr. Kemal Yavuz ile tanıştırdım. Her ikisi de çok memnun oldular. Aradan yıllar geçti... Ve Amerika'nın Irak'a saldırısı başladı. Netice ortada... Her gelişen olayda o haritayı hatırladım. Amerika demek geleceğini iyi planlayan bir ülkeydi... Bugün düşünüyorum da düne kadar dünyaya nizamat vermeye kalkan bu ülke acaba kendi ekonomisinin iflasa sürüklenebileceğini de öngörmüş müydü? Sahi o kız "geleceği belli olmayan Amerika" derken o sözü bugün yaşanan ekonomik buhranı da tahmin ettiği için mi söylemişti?.. Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00