Anılarımızın içinde kapılar...

A -
A +

“Gururla çıktığım mezuniyet kapıları. Ardına kadar açılan ya da yüzüme kapanan dert kapıları...”

 

 

 

Düşünürseniz, onlar kadar hayatınıza aşina olan başka şey yoktur belki de.

 

Yıllarca aynı demir, ahşap veya mermer taş kapılardan bir gölge gibi sessizce süzülerek, ya da şimşekli bir yağmur neşesinde gürültülü kahkahalarla girip çıktığımız tanışlar.

 

Yıllar yılı kapılar hep ilgimi çekmiştir... Neşelerin, hüzünlerin ve olur olmaz sırların arkalarına saklandıkları sütrelerdir onlar.

 

Sıcak ve güvenli bir yuvaya girdiğim çocukluk kapıları. Gururla aydınlıklara çıktığım mezuniyet kapıları. Ardına kadar açılan iş ve ekmek ya da yüzüme kapanan dert kapıları.

 

Hatırladığım ilk kapı Yeldeğirmeni’ndeki apartmanın demir doğramalı buzlu camlı kapısıdır.

 

Gece gündüz açık dururdu. O zamanlar kapalı tutulmasına pek ihtiyaç duyulmazmış demek. Üsküdar'daki anneanne evinin yaşlı kapısı da hatıralarımın en belirginlerinden birini teşkil eder. Kesme taşlardan yapılma üç basamaklı girişi, arkasında uzanan holün Malta taşlarıyla döşenmiş pastel sakinliğine bayılırdım. Pirinç kolu ve çevirmeli ziliyle, oymalı yüzeyi ve esmerleşmiş cildiyle, kadim bir olgunluğun sessizliğinde Doğancılar Salacak İskele Sokağı'nın girişindeki ahşap evin önünde dimdik yükselirdi.

 

Okul kapıları her yetişkinin hayatında hatırladıkça daha fazla yer tutan objelerdir. Yüksek tavanların ürküttüğü, seslerin yankılandığı aristokrat bir bilim yuvasının, üzerinde gözetleme delikleri olan koca kanatlı sınıf kapıları da anılarımızın içindedir.

 

İstanbul Edebiyat Fakültesinin, iddiasız bir sadelikte duran, ama binlerce şair romancı ve fikir adamının adımladığı basamakların banisi olan kapısı.

 

Beşiktaş'ta top oynarken Şeref Stadı denilen, şimdiki Çırağan Sarayı olan sahamızın eski saraydan kalma imparatorluk Babı...

 

Hüzünlü gözleriyle koşuşan gençleri izlerken, görkemli geçmişini düşündüğüne inandığım zaman gezgini.

 

Büyükada'nın ihtişamlı malikanelerinin kapıları. Hüzünlü sürgünlerin ve onun mübadele insanlarının yaşadığı Rum, Ermeni, Yahudi evlerinin kapıları.

 

Kapıların üzerimdeki yoğunluğunu hep hissederim. Yaşanmışlıkların gözlemcisi, vakanüvisleridirler. İtinalı ellerin okşadığı zilleri ve tutamak kollarıyla zarif ve sessiz eşlikleri vardır hayatlarımıza.

 

Ve bir gün çıkıp sonsuza gideceğimiz o ışıklı kapı gibi, şahitlikleri de olacaktır ruhlarımıza...

 

     Hakan Kınay

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.