Huzur ve mutluluk dolu günlerinizin bir fısıltıyla aniden altüst olabileceği hiç aklınızın ucundan geçer mi? Benim de aklımın ucundan bile geçmezdi. Bir evin nadide çiçeği, şımarık sevgilisiydim. Tek olmak çok güzel bir duygu olsa da, doğrusu kardeşsizlik zaman zaman içimi burkuyordu. Arada bir odamı dağıtan, ortalığı toza dumana katan küçük bir afacan olsa herhalde hayatım daha renkli olurdu. "Sahi, niye kardeşim yoktu?" Çocukluktan sıyrıldıkça, nedenini hiç bilmediğim halde annem ve babamın fiziksel özelliklerini kendimde aramaya başladığımı fark ettim. Onların gençlik resimlerinde de kendimi görmeye çalışıyordum. Kumral tenimi ve yeşil gözlerimi onlarınkilerle karşılaştırıyor, kendimde anneme babama ait bir iz arıyor göremedikçe de sık sık soruyordum: -Anne ben kime benziyorum? Cevap ise her defasında aynı oluyordu: -Yaşın benzemesin. Sen, Makbule Hala'na çekmişsin. Annemin dediğine göre, çocukluk arkadaşı olan ve küçük yaşta hayatını kaybeden halama çok benziyormuşum. Bu cevabı her verişinde, annemin sesi titrerdi. Bu titremenin sebebini anlamaya çalışır; benim de kaderimin halama benzemesinden endişe ettiğini düşünürdüm. Annemle babamı tarif edemeyeceğim kadar çok seviyordum. Arkadaşlarımın ebeveynlerinden daha yaşlılardı. Ama ne yaramazlık yaparsam yapayım bana hiçbir sebeple kızmazlardı. Belirli bir olgunluk seviyesine ulaşmış olmalarından mı yoksa tek çocuk olmamdan mı bilemiyordum ama tek bildiğim; bana karşı büyük bir sevgi gösteriyor, bir dediğimi iki etmiyor olmalarıydı. Yaşım ilerledikçe, çevremdeki insanlardan kulağıma ilişen "evlatlık" fısıltıları zihnimi meşgul etmeye başlamıştı. Sıklıkla kulağıma ilişen bu sözleri iç dünyamda değerlendirip soru işaretleri ekleyerek aileme yöneltiyordum. Verdikleri cevaplar ise yeni soru işaretleri doğuruyordu. Ailemin bana karşı gösterdiği şefkat, küçük soru işaretlerini yok etse de bazıları canlı kalıyor ve zihnimde büyüyerek derinleşiyordu... Başladığım günün devamında ne geleceğinden habersiz arkadaşlarımla okul yolunda ilerlerken, annemin çocukluk arkadaşı ve annesi ile karşılaştık. Nezaket gereği ellerini öpüp hâl ve hatırlarını sual ettim. Karşılıklı kısa muhabbet tam bitmişti ki, yaşlı teyzenin ağzından hayatımı tepetaklak edecek o cümleler dökülüverdi: -Bu kız, Zeynep'in evlatlığı değil mi? Maşallah kocaman genç kız olmuş. Eee! Doğuran mı ana, doyuran mı? Duyduklarım zihnimin duvarlarına çarparak yankılanmaya başladı. Devamı yarın > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00