Annem de bir yetimmiş zaten...

A -
A +

Babam 1883 yılında Erzurum'un Şenkaya ilçesi Norşun (Esenyurt) köyünde doğmuş. İki kardeşmiş. Çileli bir şekilde büyümüş. Medrese eğitimini köyde almış. Askerlik dönüşü köyde evlenmiş. Daha sonra dedem ve babaannemin isteğiyle kardeşinin yerine tekrar askere gitmiş. O zamanlar bu mümkünmüş. Büyük harp dedikleri cihan harbinde babamlar Yemen'de iki sene çarpışmış. İki sene sonra "ölen ölür" misali harpten sağ kalanları İstanbul'a getirip oradan memleketine yollamışlar. Babam on iki arkadaşıyla köyüne döndüğünde ancak haberi olmuş bir oğlu olduğundan... Ama bu milletin çilesi biter mi? Ardından Osmanlı-Rus Harbi çıkmış. Rus askerleri çevre köyleri işgal etmiş. Ta Narman'a kadar gelmişler. Todan (Savaşçılar) köyündeki muhacirleri köy meydanına toplamışlar. -Yaşlılar, kadınlar ve çocuklar ayrılsın, demişler. Eli silah tutabilecek yirmi dört kişiyi alarak Ağa Köyü'ne getirip bir eve kilitlemişler. İçlerinde imam olan bir vatandaş demiş ki: -Bunlar bizi teker teker öldürecek. Parası olanlar saklasın. Alabilen abdest alsın. Şehadet öncesi tilavet edelim. Denilen olmuş. Rus askerleri gelip seslenmiş: - Parası olanı serbest bırakacağız! Önce parası olduğunu söyleyenleri götürmüşler. Birer birer götürüyorlarmış. Ama kim nereye gitti, öldü mü kaldı mı belli değil... Meğer götürdüklerini ilerideki bir evde katlediyorlarmış. Babam gözleri kapalı bir şekilde götürüldüğü evde, gözlerini açtıklarında görmüş ki arkadaşları kanlar içinde yerde yatıyor. Aklını oynata yazmış... Büyük bir şaşkınlık içindeyken o an babama da iki üç el ateş etmişler. Savaş tecrübesi olan babam kendini hemen yere atıp ölmüş gibi yapmış. Ruslar gittikten sonra, yavaş yavaş doğrularak sesleniyor: -Sağ olan var mı? Fakat kimseden ses çıkmıyor. Bunun üzerine babam, evin avlusuna çıkıyor. Buradan nasıl kaçacağını planlıyor. Aklına bacadan çıkmak geliyor. İçeriden bir saman sepeti ve ökçe bulup üstüne koyuyor. Çıkmaya çalışırken dengesini kaybedip düşüyor. Gürültü çıkınca hemen öldürülenlerin arasına ölmüş gibi uzanıyor. Rus askerleri gürültünün nereden geldiğini anlamaya çalışıyor. Sonra yerde yatan cesetlere öylesine birkaç süngü daha saplıyorlar... Şans eseri vücudu süngüden de kurtuluyor. Babam bunun üzerine askerlerin gitmesi için epey bekliyor... Ortalık çekilince gece yarısı saat 03:00-04:00 suları, yerinden kalkıp aynı şekilde bacadan çıkarak evden kurtuluyor. Ama köyde nöbetçi askerlerin dolaştığı anlaşılıyor. Ay ışığının gölge ettiği yerlerden gizlenerek, köyün yakınındaki akarsuya kadar geliyor. Orada elini yüzünü yıkıyor. Biraz dinleniyor. Bu esnada iki atlı subayın geldiğini görüyor. Bunların Türk subayı olduğunu anlayınca seviniyor. Durumu onlara anlatıyor. Subaylar diyor ki: -Muhacirlerin yerini biliyor musun? -Evet komutanım. -Bizi oraya götür. Birlikte Todan köyüne geliyorlar. Oradan da yürüyerek Erzurum'a gidiyorlar. Babam Erzurum'da kolera sebebiyle hanımı ve çocuğunu kaybediyor. Kalkıp Bingöl, Malatya, Elazığ, Kayseri havalisinde sekiz sene sürgün gibi dolanıyor. Bu zaman zarfında annemle evleniyor. Annem de bir yetimmiş zaten. Annem on dört babam kırk dört yaşında imiş evlendirildiklerinde. Birkaç sene sonra da Cumhuriyet ilan ediliyor. Babamla birlikte 35-40 aile harabe olmuş yıkılmış köylerine geri dönüyorlar. Köylerini yeniden imar ediyorlar. Babamın sekiz çocuğu oluyor. Yokluk içinde bizi büyütüyor. 20.03.1959 yılında 93 yaşında iken hakkın rahmetine kavuşuyor. "İsimsiz" Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.