12 Eylül öncesi İstanbul'da işlenen bir cinayette kaybettiği oğlunun cenazesini bulamayıp günlerce sırtında tabut, hastane hastane morglarda aramıştı arkadaşım. Bu sebeple mücadelesini siyasete atılarak yapmak istemişti.
İşte bu arkadaşla, il yönetim kurulu üyesi olan ben izin alarak yaptığımız kapalı kahve toplantısında seçim kanunlarına muhalefetten yargılanıyorduk.
Neymiş efendim "kapalı kahve toplantısı" demişiz ama kahvenin bir penceresini açmışız!.. Dahası oradan da bir hoparlörü pencereden dışarıya yöneltmişiz. Bu sebeple kapalı kahve toplantısını açık toplantı haline getirmişiz. Dolayısıyla seçim yasaklarını ihlal etmişiz.
Allah'ım sen aklıma mukayyet ol!
Güya arkadaşım yaşadığı kâbus dolu günleri içine sindirememiş kendilerine yapılan haksızlıklara karşı ölünceye kadar mücadele etmek için siyasete girmişti. Aslında derviş ruhlu, kin ve hasetlik, yorgunluk nedir bilmeyen iyi niyetli bir kişiydi.
Şaka gibi ama gerçekti.
Hâkimin karşısına çıkartmışlardı ikimizi de... Hâkim parti sekreteri olan arkadaşa ismini sordu:
-Ali.
Doğum yerin?
-Sivas.
İkametgâh adresin?
-Kızılırmak Caddesi, Kızıl Arık Sokak, Hasan Hüseyin Apartmanı.
Hâkim söylenenleri kâtibe yazdırırken dayanamayıp çaktırmadan gülümsedim. Hatta arkadaşın kulağına fısıldadım:
"Bu kadar isim bir yerde olunca bütün deliller toplanmıştır ve sabittir. Seçim kanununa muhalefetten iki yıl hapislerine, temiz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir, diyecek bak da gör" dedim.
Hâkim benim fısıltıyla bir şeyler söylemeden rahatsız oldu ve bana döndü. Oldukça sert bir ses tonuyla sordu:
"Senin adın ne?"
"Osman Nuri Yıldırım"
Bana da diğer soruları sordu ve cevaplarını verdim. Kâtip benim ifadelerimi de yazarken bu defa Ali benim kulağıma çaktırmadan fısıldadı:
"Senin isminden dolayı da bizi beraat ettirecek, göreceksin"
Gerçekten de hâkim bizim beratımıza karar verdi. Ne de olsa o yıllarda bizim aklımızdan geçene göre değil de hakka hukuka adalete çok daha fazla güveniliyordu. Bu anlattığım olay ise günümüzde tanıkken sanık, hâkimken mahkûm, savcıyken kaçak vb. olunan bugünün şartlarına daha uygundur diye düşünüyorum.
Osman Nuri Yıldırım-Antalya