Arkadaşın elindeki kalemim

A -
A +
Ama o çocuk ısrarla “Bu kalem benim, ben kalemimi vermem!” diye diretiyordu!..
 
Van’da o gün de hava çok soğuktu. Soba mı yetersizdi neydi bir sınıfta iki sınıf bir arada ders yapacaktık. O gün iki sınıfın öğrencileri bir aradaydık. Üşümemek için ilkokul önlüğümün üzerine ceketimi giymiştim. Derste lazım olan bir zamanda kurşun kalemimi bulamadım.
Sağa baktım yok, sola baktım yok... Etrafa göz gezdirirken üç masa gerideki bir öğrencinin elindeki kalemimi gördüm. Nereden mi biliyorum? DMO’nun verdiği kurşun kalemin üzerine çentik atmıştım evde kardeşlerim arasında karışmasın diye. Baktım o kalemde benim attığım çentik olduğu gibi duruyor.
“O benim kalemim” diyerek kalemimi istedim.
Arkadaşım şiddetle reddetti:
“Ne senin kalemin, benim kalemim bu!”
“Hayır benim kalemim.”
“Benim kalemim!”
Konuya Meral öğretmenimiz müdahil oldu. “Ne oluyor orada?” dedi. İki arkadaşımı da şahit göstererek kalemimi istedim. Öğretmen “Ver Bahattin’in kalemini” dedi.
Ama o çocuk ısrarla “Bu kalem benim, ben kalemimi vermem!” diye diretiyordu. Ama öğretmen kalemi alıp bana verdi. Ders boyu göz göze sürdü restleşmemiz. Okul dağıldı hepimiz evimize gittik.
Rahmetli babam uzun kış gecelerinde bize Hazreti Ali’yi, Cihar-ı yar-i Güzin’i okur menkıbeler anlatırdı. O akşam da Battal Gazi cenklerini anlatıyordu. Bir ara durdu, bir not almak gerekmiş olmalı ki ortaya “bir kalem var mı?” diye sordu. Kapıya en yakın ben oturuyordum. Hemen kalktım, kalem getirmek için ceketimin asılı olduğu yere gittim. Elimi ceketimin cebine attım. Baktım kalem yok. Orasına bakayım burasına bakayım derken baktım ki kalem yırtılan astarından içeri düşmüş. Elimi attım elime iki kalem geldi. Varın o an saniyeler içinde neler yaşadığımı...
İki kalem de elimdeydi. Burnumun direği sızladı. Gözlerimden boncuk gibi yaş aktı. Bunlar saniyeler içinde oluyordu. İçeride babam kalem bekliyordu ama ben kendi kalemim diye başkasının kalemini almaya, bir de şahit tutmaya bir de öğretmenin desteğiyle başkasının kalemine sahip olduğuma yanıp kavruluyordum. Bu nasıl bir işti ya Rabbim? Bu nasıl bir vicdan azabıydı böyle?
Bu duyguyla babamın huzuruna çıktığımda babam hâlimi anlamış ki: “Ne oldu sana oğlum?” dedi. Edebimizden babamızın huzurunda ona her şeyi ulu orta konuşamazdık. Anneme yaklaşıp durumu özetledim içimi çeke çeke... O da babama anlattı. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.