Yıllar sonra bir nostalji gibi torunlarla birlikte Boğaz turu yapalım diyerek vapura bindik... Askerlik yıllarımda Üsküdar vapurunda yaşadığım hatıramı anlattım çocuklara...
Askerliğimi taşrada (o yıllarda İstanbul dışına taşra derdik) yaparken izne geldiğim ilk gündü. İstanbul rüya gibi bir şehir... Bu arada üzerimdeki resmî asteğmen üniformam çevredekilerin dikkatini çekiyor. Gençlik duyguları işte belki de ben öyle zannediyorum ve hoşuma gidiyor.
Eminönü’nden Üsküdar vapuruna binip karşıya geçecektim. Vapurun üst katına çıktım. Ortalarda bir yerde pencere kenarına kuruldum. Askerliğimin bitip tezkere alacağım günleri hayal ederek iskeleye vuran mini dalgaların üzerinde gezdiriyordum gözlerimi. İstanbul’u ve denizi nasıl özlemişim...
Bu arada vapur yolcuları da birer ikişer koltuklarına oturuyorlar ama yanıma yöreme kimin oturduğunu elbette merak edecek değilim. Vapur kalkmak üzereydi. Bir ara gözlerimi dalgalardan alıp karşıma çevirdim. Aaa o da ne öyle? Çocukluk arkadaşım Remzi Bey tam karşımda oturmuyor mu?
Göz göze geldik... O da beni görür görmez kaşlarını indirdi, gözlerini kıstı. Çok geçmeden beni çıkardı ve gülümsedi...
-Vaaay İzzet sen ha...
-Ne haber ya... Dünya ne küçükmüş... Nereden böyle?
Kalkıp kucaklaştık... Bir anda bütün duygularım altüst olmuştu. Remzi ile yıllar var ki görüşmemiştik... Minik kahkahalarla, bazı hatırlamalarla çocukluk yıllarımızda epey tur attık. Hafızalarımızı zorladık...
O yıllarda vapurlar kalkışını kendilerine has düdükle belli ediyorlardı. Vapur kalkış düdüğünü çalmıştı ki Remzi’nin rengi değişti. Ciddileşti, telaşlandı:
“Eyvah bu Üsküdar vapuru değil mi?”
“Evet...”
“Hay Allah, alışkanlıkla bizim semte giden vapura bindim. Derhal inmem ve Kadıköy’e giden vapura binmem lazım. Nasıl da yanıldım!..”
Ardından tokalaşmaya bile fırsat kalmadan Remzi vapurdan inmek üzere yolcuların arasına karışıverdi. Şaşkınlıkla ardından bakakaldım. Ama olabilirdi insanlık hâliydi. Hepimizin böyle dalgınlıkları olabilirdi.
Her zaman Üsküdar’a gittiği için dalgınlıkla yine Üsküdar vapuruna binmiş olabilirdi.
Ama o anda gözüme bir palto ilişti. Eyvah bu bizim Remzi’nin paltosuydu. Zavallı telaştan bu defa da paltosunu unutmuştu. En samimi arkadaşımdı o benim. Üstelik arkadaşlık böylesi günde lazımdı... DEVAMI YARIN