Sanırım sesi çok kısık olduğundan kendine bir baston dili oluşturmuştu. Bastonun tıkırtısı, âdeta müzik notası gibiydi. Ben ise baston melodilerinin hepsini ezbere bilirdim. Öfkesini, sevincini, açlığını... Bize seslenişini... Her duyguyu bastonunda farklı tıkırtılarla yansıtırdı ninem. Bir asrı devirecek yaşa gelmişti. Ama hâlâ üzerine uykuda iken güneş hiç doğmamıştı... O, günün bereketinin ve hayrının sabah ezanını karşılar halde yakalandığına inanırdı. Her sabah, derin uykumdan ninemin baston tıkırtısıyla uyanırdım. Gözlerimi açtığımı fark ettiğinde erken uyanmanın faziletlerini anlatır, günlük nasihatlerini de eklerdi. Bu altından kıymetli nasihatleri hafızama işlerdim ama çoğu kez uygulamazdım. Bunu fark ettiğinde yanı başındaki bastonu yere vurarak, söylenirdi: -Benim sözümü yine hiçe saymışın! Ben sana nefes harcarken beni dinlememişsin. İşine gelmemiş! Ninemin bu ikazıyla irkilir gençliğin verdiği rehavetten biraz olsun sıyrılırdım. Günlerimiz böyle geçip giderken, tıkırtılar bir gün aniden kesildi. Güzel bir bahar sabahıydı. Her zaman benden önce uyanıp ve bastonuyla yatağımın mobilyasını tıkırdatarak beni uyandıran ninem, o gün hâlâ uyanmamıştı. Baston tıkırtısının yerine kuş cıvıltısıyla gözlerimi açmıştım. Küçük bir serçe pencere kenarında geziniyordu. Güneşin ışıltısı perdesiz pencereden odamıza sızmıştı. Kâinat kış uykusundan uyanıyordu ama ninem hâlâ uyuyordu. Bastonunu yere vurarak, seslendim: -Tık tık tık... Ben geldim, adım bahar, dallarımda çiçekler var. Kuşlarla börtü böcek getirdim. Siyah bulutlar çekildi, güneşin ışıltısını yakaladım... Tık tık tık... Ninemin bana sürekli tekerleme ve maniler söylemesi beni de etkilemişti. Bazen ona manilerle seslenirdim. Baharı da kendi dilince müjdelemeye çalışıyordum ama beni duymuyordu. Başka zaman olsa duymazdan geliyor sanırdım ama çok beklediği baharı müjdeledim, dönüp bakmadı. Ağırlaşan kulakları tamamen duymaz mı olmuştu ne? Biraz daha yaklaştım ve tam kulağına eğilip tekrar baharı fısıldadım: -Uykucu nine bu saate kadar uyunur mu? Bak bahar da geldi sen hâlâ uyuyorsun. Uyan artık... Elimle omzuna dokunarak sarstım, uyansın diye. Ama uyandırma çabalarım boşa çıkıyordu. Bir türlü tepki vermiyordu. Arkası dönük bedenini kendime çevirdiğimde elimdeki baston yere düşüverdi. Ninem, söylediğim hiçbir şeyi duymamıştı ve bir daha da duymayacaktı... Sevgi Korkusuz-İstanbul > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00