İnsan neden hep eskiyi özler düşündünüz mü? Eski olan her şeyde bir duygu, bir anı yüklüdür. O sebeple insan sever eski olan her şeyi. Çünkü ona anılarını yüklemiştir, o saf duygularını orada canlı tutmuştur. Sever anı albümlerini, nenesinin oyalı yazmasını, dedesinin tik tak sesi çıkaran köstekli saatini. İsten simsiyah olmuş o kandil lambasını. Kim bilir kaç akşam sohbetine eşlik etti, nelere tanık oldu, hangi hülyalı gözlere şahitlik etti. Kaç kandil yağını uçurdu koynunda. O uçarken hangi duyguları sakladı gökyüzüne.
Bunları düşündükçe özler insan geçmişini. Sımsıkı tutar anılarının elinden ve çocukluğuna yolculuk yapar. Hepimizin ekseriyetle çocukluğundaki en güzel hatıralar soba başında geçen akşamlardır diye tahmin ediyorum. Benim de soba başında birçok güzel hatıram var. Hepsi sımsıcak. Sobanın üstünde çay demlenirken, gönüllerde de muhabbet demlenirdi. Ben de annemin bana bakkaldan aldığı resim defteri ve 6’lı boya kalemi ile resimler çizer, bir yandan da konuşulan muhabbeti dinlerdim.
Evin en samimi sohbetleri orada döner, en tatlı kahvaltılar soba başında olurdu. Üstünden sıcacık ekmekler alınır hemen içine yağ sürülür, çay sıcacık konurdu bardaklara. Evler sımsıcaktı, muhabbetler de sımsıcak, evde geçirilen vakitler de samimiydi. Şimdi ise aile fertlerinin hepsi başka bir odada. Herkes kendi odasında farklı bir dünya yaşamakta.
Ne oldu da biz bu hâle geldik? Aynı çatı altında iken ne kopardı bizi birbirimizden?
Neden duvarlar ördük birbirimize, kalplerimize? Neden aile muhabbetimize, değerlerimize sahip çıkamadık? Neden kendi çocuğumuz ile iki sıcak kelam edemez hâle geldik? Şimdi her odada bir doğalgaz peteği, odalar sıcak belki ama kalplerimiz muhabbetsizlikten soğumuş...
Tabii ki bunun en büyük sebebi teknoloji olsa gerek. Değişen dünya ile hayatımızın odak noktasına teknolojik aletler girince sosyal ilişkiler de zayıflama başladı. Bir telefon kadar yakın olan herkes aslında kat kat uzaklaştı birbirinden biz fark edemedik. Teknoloji ile muhabbet etme imkânı genişlerken, muhabbetlerimizin işi boşaldı ve samimiyet denen şey bizi terk etti gitti. Bir aile büyüğümüzün elini öpmenin kıymetini, bir çocuk başını okşarken içimizi saran o tatlı hissi unuttuk. “Artık daha yakınız” sandık hâlbuki uzaklaştık. DEVAMI YARIN