Geçenlerde bir bayanlar meclisinde bir bayanın dikkat çekici konuşması şöyleydi: "Önceden maaşımız fazla da değildi. Kıt kanaat idare ediyorduk. Fakat yine de ay sonunda 3-5 kuruşumuz artardı. Onunla bir çeyrek veya bir yüzük gibi altın alır, tasarruf yapardık. Ne zaman ki kredi kartlarımız çoğaldı, ne vakit ki alışverişimizi bu kartlarla yapmaya başladık kontrolümüzü kaybettik. Ay başında karşımıza ödeyemediğimiz borçlar çıkmaya başladı. Kimimizde borç gırtlağa kadar arttı..." Bu konuşma üzerine bilgi dağarcığımda olan bir menkıbeyi hatırladım öylesine... Çok eski zamanlarda bir şehrin halkı, yiyeceğine içeceğine çok dikkat eder, kul hakkından çok sakınırmış. Fakir fukarayı gözetir, açları doyurur, Halil İbrahim Peygamber komşuluğunu prensip edinirmiş. Devletin şehre gönderdiği vali bir kusur işlediğinde halk dilekçe yazmayla falan uğraşmazmış. Onu doğrudan Allah'a havale edermiş. Ellerini açıp "Ya Rabbi bu valiyi başımızdan al!" diye dua ettiklerinde ertesi gün vali ya vefat eder, ya devlet tarafından geri çağrılır veya bir şekilde görevde kalamazmış... Bu hâl bir zaman sonra şöhret bulmuş. O şehre hiçbir vali gidemez olmuş. Şehir valisiz kalmış. Derken birisi çıkmış ve demiş ki: -Ben vali olabilirim. İdareciler memnuniyetle yeni valiyi göndermişler. Yeni vali konağına yerleşmiş. Halk da "valimiz geldi" diye sevinmiş. Ertesi gün vali bir tellal (çağırıcı) çıkartmış: "Ey ahali, yeni valimiz sizinle tanışmak istiyor. Yarın herkes vilayet binası önünde toplanacak. Yalnız valimiz herkesin elinde bir yumurta ile gelmesini irade buyurmuştur." Şehir halkı hem itaatkâr hem de uzun süre valisiz kaldığı için bu habere uyup herkes elinde bir yumurta ile valiliğin önüne toplanmış. Vali vakti geldiğinde balkona çıkmış. Halkına şöyle bir bakmış ve demiş ki: "Ey ahali sizinle tanışma toplantısı istemiştim. Ama olabilir ki bu toplantı biraz uzun sürebilir. Elinizdeki yumurta ile beni dinlemenize gönlüm razı gelmez. Siz isterseniz o yumurtaları şimdilik bizim balkonun altına bırakın. Toplantı sonrası alıp gidersiniz." Halk denileni yapmış. Ellerindeki yumurtaları balkonun altına bırakıp valiyi dinlemeye koyulmuşlar. Vali şehrin insanını dürüstlüğünden dolayı övmüş, uzun yıllar görev yapacağımız için mutluyum demiş. Bir süre yapacağı çalışmaları anlattıktan sonra, "beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. Yumurtalarınızı alıp gidebilirsiniz" demiş. Herkes valiyi takdir ederek balkon altındaki yumurtadan bir tane alıp ayrılmış. Tabii herkesin kendi yumurtasını bulup alması imkânsız. Herkes rastgele bir yumurta alıp gitmiş. Bir hafta on gün sonra valinin kararları halkı bunaltmaya, sıkıştırmaya başlamış. Halk hemen açmış ellerini: "Ya Rabbi bizi bu validen kurtar!" demiş. Demiş ama valiye bir şey olduğu yok. Ertesi gün yine, ertesi gün yine... Ama hayret! Valiye hiçbir şey olmuyor. Bu valide mi bir şey var, yoksa bizde mi? Bir pir-i faniye danışmışlar... Olan biteni anlatmışlar. Pir-i fani demiş ki: "Evlat, o vali daha göreve gelirken tedbirini almış... Sizi toplantıya çağırmış. Ellerinizde yumurta istemiş. Yumurtaları balkonun altına bıraktırmış. Toplantı bitince herkes rastgele bir başkasının yumurtasını almış. Böylece herkesin hakkı herkese geçmiş. Artık duanız kabul olmaz. Varın valinin zulmüne katlanmaya devam edin..." Ramazan-ı şerifiniz mübarek olsun efendim... Akif Güler-Emekli Albay/Elazığ Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00