Âşıklar mazurdur, evet...

A -
A +

"İşte o gün ilk defa; hikmet ehli bir zatın yüksek tevazuunun muhatabı oluyor ve şahitlik ediyordum..."
Küçüktüm... Ankara Keçiören'in ayazında; "yaşayan Mevlana'yı" arıyordum, bir rüyadan sonra... Fatma Teyze vardı; takva sahibi... Beni bir tek o anlar diye ona anlatmıştım... "O seni bulur" demişti... Fakat birkaç yıl içinde olanları unutmuştum. Hatta söylenenleri de, yaşanan halleri de ama rüyayı asla...
Evde bir sürü takvim yapraklarımız oldu sonra... Ve ben, kim tarafından gönderildiğinden habersiz, takvim yapraklarını kopardıkça okuyor ve onlar döküldükçe büyüyordum... Yıllar sonra, bir vesilesiyle masasına yanaştığım bir kimse; "onun baktığı bir resme" baktığımı fark edince; gayri ihtiyari şöyle demişti iç çekerek: "Onun bir iş adamı göründüğüne bakma, o gönüller sultanıdır."
İşte 20 yaşındayken bir 'Gazete'nin iç sayfasında görülen bir fotoğraf; pek tanıdık olamayan bir insanın garip sözlerine vesile oluyordu... O an çok irkilmiştim!
İşte ben bu yüzden, uzun yıllar o mütebbessim çehreyi hiç unutmadan hayalimde tutacaktım... Acaba, kimdi, kimlerdendi, ne iş yapardı hiç bilmeden...
Ve yine bir gün, bir binanın iç duvarlarında asılı bir çerçeveden yine aynı fotoğrafı görecek ve evde jeton düştüğünde yeni bir şok daha yaşayacaktım. Çünkü onun müessesesinde çalışıyordum artık.
Birkaç hafta sonra yeniden namaza başlayacaktım ki; ilk namazımın her rekâtında gayri iradi onu hayal ederken gözyaşlarına boğulacaktım...
Sonrası biraz hüzünlü! Büyük bir iftiraya uğradım; işsiz kaldım yuvam dağıldı, karım vefat etti... Neler yaşadım neler... Ama onu sevmekten hiç vazgeçmedim... Ve anladım ki aranılan muhabbet bağı öyle sıcak yataklarda kurulamazmış... Akıl bağı bundan müstesna olarak...
Mamafih 2004 yılında bir mektup yazmıştım kendilerine. Gelen cevapta; kendilerini aradan çekmiş ve "her şeyi hocamıza borçlu olduğunu/olduğumuzu" ifade etmişlerdi.
İşte o gün ilk defa; hikmet ehli bir zatın yüksek tevazuunun muhatabı oluyor ve şahitlik ediyordum. Ama yıllar sonra başka bir gerçeğe daha şahit olacağımdan habersizdim. Tıpkı çocukluğumdan bu zamana kadar onunla geçirdiğim vakitlerin farkına varamadığım gibi...
Evet, sonraları kendilerine hep yazdım, hep yazdım... Fakat yazdıklarımı hiçbir zaman göndermeye cesaret edemedim. Ama her birini e-posta adresimdeki taslaklara kaydettim...
Hani derler ya "âşıklar mazurdur" diye. İşte öyle bir gün ve öyle bir andaydım. 13 Mart 2012'de Güzelce'deki sohbetten ayrıldıktan hemen sonraydı... Devamı yarın

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.