Askerlik kolay değil!..

A -
A +

Sene 1957... Ankara Mamak Muhabere Alayında bir senelik askerim. Gece 05.00-07.00 arası oto garajında nöbet tutuyorum. Elmadağ ve Hasanoğlan tarafından hava simsiyah oldu. Aradan yarım saat geçmedi ki bir sel hışırtısı başladı. Sanki kıyamet kopuyor. İnsanlar bağrışıyor. Alaya bir haber geldi. Alayın ulaştırma bölüğü olarak harekete geçtik. Ben şofördüm. Sel bölgesine çok asker götürdüm. Elimizden geldiği kadar vatandaşa yardımcı olduk. Ayrıca su tamamen çekiliverince Mamak'ta yoğurt ayran fabrikasından günlerce çamur taşıdım. Öğrendiğime göre o zaman Bentderesi'nin üstü açıktı. Kenarında ne kadar dükkân ve ev varsa hepsini sel götürmüştü. Öyle ki Akköprü'den dışarı taşmış, İstanbul yolu trafiğe kapanmış aylarca dere boyunu belediye ve halk temizlemeye çalışmıştı. Sel felaketini duyan asker babaları alaya geldiler. Benim babam da gelmişti. Eski model kamyonumuzda beni bekliyorlardı. Babam ve şoför sabaha kadar yol gelmişler. Uyuyorlardı. Gittim ve uyandırdım. Bizleri sağ salim görünce çok sevindiler. Memlekette bir şayia (dedikodu) çıkmış. "Mamak'ı ve askerî birliği sel götürmüş" demişler. Ellerini öptüm. "Bu ne hâl?" diye sordum. "Sabaha kadar anca geldik" dediler. Ben şahsen çok üzüldüm. Bana 2.5 lira verdi ve ayrıldı. Bizim bölüğümüz kurs bölüğü idi. Askerî birliklerden şoför adayları gelirdi. Ben usta ve ağır vasıta şoförü olduğum için bunları üç aylık bir sürede yetiştirirdik. Bir gün bölük yüzbaşısı beni çağırdı: -Eşyalarını teslim et 22. Muhabere Taburuna gideceksin. Orada sana üzeri cihaz yüklü Cemse araç verecekler, dedi. Gittim. 22. Tabur Cebeci Şehitliği yanında idi. Tabur komutanına kendimi tanıttım. Bana dedi ki: -Şu Cemsenin birisi sana birisi de gelecek er için. Yanınızda bir Amerikalı, bir üsteğmen bir üstçavuş... onbaşı çavuş er olmak üzere on adet asker ve bir de tercüman olacak. Adana istikametine doğru yola çıkacaksınız. Amerikalının elinde bir harita vardı. Hangi yeri beğenirse oraya telsiz cihazını kuruyordu. Gereken yerlerle görüştükten sonra cihazları yüklüyor, yola devam ediyorduk. Böylece Adana Bahçe'ye geldik. Orada bir dağ vardı. Bizim çıkmamız mümkün değildi. Geri İskenderun'a geldik. Şimdiki radarların bulunduğu Belen Yaylası'nın Kaz Dağı'ydı buraları. Bugünleri haberlerden izlerken o günlerde yapılan altyapı çalışmalarını hatırlıyor geleceği kurgulayanların geçmişi nasıl sahiplendiklerini hayretle izliyorum... A. Osman Demircan-Yozgat > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.