Seksenli yılların yıldızı, bizim de ilk göz ağrımız, küçük bir otomobilimiz vardı. Babam onu, hayranlıkla üçüncü çocuğu gibi görmeye başlamıştı. Boş zamanlarında garajdan çıkartır dip köşe temizler bakımını yapardı. Çocukluk hatıralarımda büyük yer kaplar bu araba sevdası. Babam onu tek cümle ile şöyle anlatırdı: -Bu "sarı çocuk" benim elim ayağım gibi. Gerçekten de bu küçük otomobil babamın tüm beklentilerini yerine getirirdi. Bir yaz günü misafirlerimizle birlikte, Hacılar Mahallesi'ndeki anneannemin bahçesine gitmek için yola çıktık. Direksiyonda her zamanki gibi babam, yanında ise Süleyman Dayım vardı. Biz de, annem, kardeşim ve Adalet Abla ile birlikte arka koltuktaydık. Arabanın teybinde eski bir türkü... "Bu dünyanın gam yükünü,/Çeken var mı benim gibi..." İnişli çıkışlı dar yollarda ilerliyorduk. Bahçeye yakın, babam rampa aşağı olağan dışı bir hızla inmeye başladı. Sanki gaz pedalı ile frenin yerini karıştırmış gibiydi! Bu sürüş alışık olmadığımız bir tarzdı. Korkudan, ellerimizle koltuklara yapıştık. Dayım bile paniklemişti. Babam ise soğukkanlılığını koruyordu. Hepimiz yavaş olması için ikazda bulunuyorduk ama babam, yola öyle adapte olmuştu ki bizi duymuyordu. Ayağının altındaki freni de unutmuş gibiydi: -Telaşlanmayın, bir an önce varalım diye hızlı gidiyorum. Bu açıklama hiçbirimize inandırıcı gelmedi. Güzel başlayan yolculuğumuza korku eklenmişti. Bahçeye yakın bir düzlükte araba yavaşlayınca babam kapıyı açarak elindeki takozu arka tekere denk gelecek pozisyonda bıraktı. Dayım bu olayın esprisini yapmalıydı: -Hayırdır Abdullah, senin arabanın freni takozdan mı? Bu soruya hepimiz gülerken, babamın verdiği cevapla irkildik: -Ağabey; o rampadan inerken ayağımın altındaki fren tutmaz oldu. El freni de çalışmıyordu. Sizi korkutmamak için sesimi çıkaramadım. Ama öyle korktum ki!.. Babam bunları anlatırken sesi titriyordu. Meğerse fark etmeden büyük bir badire atlatmışız. Arabadan indik. Beti benzi atan babama su içirip eline yüzüne su dökerek rahatlamasını sağladık. Olayın şokunu atlattıktan sonra arabadaki malzemelerimizi alarak bahçeye gittik. Patlak frenli arabayı da durduğu yerde bırakmıştık. Şimdiki gibi yedi yirmidört yol yardımı nerede? Bahçede bizleri bekleyen işlerin başına geçtik. Meyveler toplandı, meyve ağaçları sulandı, mıntıka temizliği yapıldı... İşler bitmişti, sıra yemeğe gelmişti. Ama aklımız dönüş yolculuğundaydı. Bu arabayla nasıl geri dönecektik? Devamı yarın... > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00