Astarı yüzünden pahalı iş

A -
A +
Öfke yok... Sakin olun... Öfkenize yenilmeyin. Öfkenin insana ne zararlar verdiğini benden dinleyin... Bugünkü aklım olsa yapar mıydım?
O zaman serde gençlik vardı. Öfkeme yenik düştüm... Bakın neler yaşadım... Ah bilseniz neler yaşadım...
Laleli piyasasında bavul ticaretinin zirvede olduğu yıllardı... Her önüne gelen tekstile çıkıyor... İyi de para kazanıyor... Biz de biraderle doldurduk bir minibüs tekstil malzemesini sahil şehirlerinde satmaya niyetlendik...
İstanbul'dan ver elini İzmir, Muğla, Antalya... Sahilde ne kadar şehir varsa dolaşıp satacağız elimizdeki triko ürünlerini...
Biz mi bilmedik, zamanı mı değildi bilemiyorum ama elimizde kaldı ürünler... Geri dönüşe geçtik ama moraller sıfır... Cebimizde sadece yakıt alacak kadar para var. Bir de karnımızı doyuracak kadar... Onca çalışmanın karşılığı bu mu olacak? Bu işte... Ne yaparsın?
Canımız sıkkın gelirken Bolu yakınlarında bir yerde arabadan acayip sesler gelince birader sağa çekti. Zor attık kendimizi dışarı...
-Dur kenara çek dur!
İndik aşağıya... Araba stop etmişti çoktan... Ne oldu ne etti derken neticede yolda kaldık.
E ne yapacağız? Vakit ikindi üzeri... O yıllarda cep telefonumuz falan da yok... Arabaların vızır vızır geçtiği D-100 karayolunda arabanın başında kara kara düşündük bir süre... Baktım olacak gibi değil... Dedim ki biradere:
-Burada beklemeyle olmaz... Sen şimdi en yakın bir yerde gidip karnını doyur. Sonra gel arabanın başında bekle. Gece olunca da yat uyu.
-Sen ne yapacaksın?
-Ben bir otobüse binip İstanbul'a gideyim. Eşten dosttan para bulup geleyim. Artık ne zaman dönersem bilemem. Arabayı tamir ettirelim. Burada kalacak halimiz yok...
-Ya abi bu iş bize astarı yüzünden pahalı geldi...
-Ne yapalım aslanım, yaşanacak bir şey varsa yaşayacağız... Haydi uzatmayalım...
Geçtim müsait bir yere, el ettim gelen geçen otobüslere... Arabamızın yolda kaldığını fark eden bir insaflı şoför durdu... Bindim otobüse... Durumu anlattım.
-Tamam kardeşim, geçmiş olsun, dedi. Sağ olsunlar para bile almadan beni İstanbul'a kadar getirdiler... İstanbul'da tanıdık eş dost birkaç arkadaştan ne buldumsa alıp hiç vakit kaybetmeden gece yarısı tekrar Ankara istikametine giden ilk otobüse bindim...
Ama nasıl yorgun ve uykusuzum. Bir taraftan karnım aç. Telaş ve üzüntüden bir de kardeşimi o halde bıraktığım için ağzıma bir lokma koyamadım. Dedim ki muavine:
-Beni İstanbul'dan 200 km sonra uyandır...
Muavin dedi ki:
-Abi inan olsun iki gündür uykusuzum. Bana güvenme ne olur...
Dedim içimden "uyumayacaksın... Sonra mahvoluruz..."
Dedim ama en son Boğaz Köprüsü'nden geçtiğimizi hatırlıyorum... (Devamı yarın)
Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza  29 Ekim Caddesi,  34197  Yenibosna/İstanbul  Faks: (0212) 454 31 00
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.