Avustralya'dan gelen can erikleri

A -
A +

Ne derler? "Nasibinse gelir Hint'ten Yemen'den, nasibin değilse düşer dihenden (ağzından)" Biz bu sözün ne kadar yerinde söylendiğini TGRT FM radyosunda şahit olduk. Nasip olunca, hem de ana rahmindeki bebeciğin nasibi, Yemen'den değil ta Avustralya'dan geldi. İbretlik bir hadisedir... 2002 yılının Aralık ayındaydık. Kışın yavaş yavaş bizi yokladığı ortalığın beyaza büründüğü günlerdi. O Pazartesi de TGRT FM'de "Gidelim Urumeline" programı vardı. Amacımız unutulan, unutturulmak istenen değerlerimizi bir nebze de olsa hatırlatmak. Bunun gayretindeyiz. O geceki programımızda muhabbet konumuz: "Kış hazırlıkları ve kışın soba başındaki sohbetler..." Maksat muhabbet olsun diyerek "soba", "peçka", "maşinka", "kümbet" başında anlatılan masallardan, destanlardan, nohutların nasıl patlatıldığından falan bahsediyoruz... Aslında bu soba başı muhabbetleri, çocuklarımız için çok güzel bir mektep. Az bir şey mi? Battal Gaziler, Köroğlu, Keloğlan, Nasrettin Hoca... Çocuklarımızın milli kahramanları değil miydi? Şimdi ekranlarda çocuklara gösterilen kahramanlar hepsi birbirini öldüren kesen sanal canavar figürlerinden oluşuyor. Sohbete dalmışken telefon çaldı. 20 bin km uzaktan... Avustralya'dan arıyorlardı... Arayan Ümmü Ablaydı: -Halil Aga, hayırlı geceler... Burada sabah, burada mevsim bahar... Çarşı-pazarda erik var kiraz var. -Burada kışı yaşıyoruz oysa biz. -Evet... Ama merak etmeyin sizi de düşünerek yiyoruz can eriklerini, kirazları... -Afiyet olsun Ümmü Abla. Hatırlamanız bile yeter... Aradığınız için sağ olun... Telefonda programın akışıyla ilgili de konuştuk. Daha sonra Amerika'dan Avrupa'dan yurdun içinden telefona bağlanan dinleyicilerimizin katılımlarıyla da hoş bir programın daha sonuna gelinmişti. Ertesi gün... Gazetede çalışırken bir telefon geldi. Arayan Bursa'nın Kemalpaşa ilçesinden Talat Bey isimli bir dinleyicimizdi. Sesinde bir mahcupluk vardı. Diyordu ki: -Yahu Halil Aga, size nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Bizim hanım hamile... Dün akşam Ümmü Ablanın erikten bahsettiğini duydu. Şimdi 'İlla da erik isterim' diye tutturdu. Bu mevsimde eriği nerede bulacağım. Belki sen bir çare bulabilirsin diye seni aradım." -Bir söyleyelim bakalım Ümmü Ablaya... Lakin telefonu bende yok. Mecburen bir dahaki programı bekleyeceğiz. -Sağ olasın. Bekleriz. Yeter ki geleceğini bilelim. Aslında ben de endişelenmiştim. Geçen bir hafta içinde anneye ve doğumu bekleyen bebeğe bir zarar gelmemesi için dua ettik. Nihayet ertesi hafta da program günü geldi. Programın hemen başında dedim ki: -Ey Ümmü Abla, duy bizi. Sen geçen hafta erikten bahsetmiştin. Hamile bir annenin canı çok erik çekmiş. Sen Ümmü Ablamızsın. Buna bir çare bulur, anne adayına bu eriği ulaştırırsın. Birkaç dakika geçmeden telefon çaldı. Arayan evet Ümmü Ablaydı. Diyordu ki: -Halil Aga, mesaj alınmıştır. Tez zamanda gereğini yapacağım. Salı günü akşamüstü, Ümmü Abla telefonla aradı: -Erik ve kirazları Singapur Havayollarıyla senin adına gönderdim. Yarın havalimanından alırsın. Çarşamba günü havaalanına gittim. Avustralya'dan gelen erik ve kirazları aldım. Aynı gün kargoya verip Bursa-Kemalpaşa'ya gönderdim. Ertesi gün Talat Beyden telefon geldi. Duygulanmış ağlıyordu: -Allah sizden razı olsun. Erikler ulaştı. Karı-koca "Ey Allah'ım senin işlerine akıl sır ermez. Ta Avustralya'dan bize erik ulaştırdın" diyerek ağladık... Halil Delice-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.