O şehir... ah o şehir... “Benimle alıp veremediği neyi var bu şehrin?”
Bir zamanlar Türkiye'nin değil dünyanın en güzel şehri olduğuna inandığı bu şehir artık dar gelmeye sıkmaya boğmaya başlamıştı... Bir kalbi kırmak Kâbe’yi yetmiş kere yıkmaktan daha büyük günahtır...
Ne zaman o şehir aklına gelse gözlerinde çisenti oluşur, ağlamamak için direnir ama en sonunda göz pınarlarına hâkim olamaz çocuklar gibi hüngür hüngür ağlamaya başlardı. O şehirden kaçıp gitmekle “o şehri yaşadıklarını unuturum aklıma getirmem” zannetmişti ama o şehri beyninden kalbinden bir türlü silip atamamıştı. O şehirden kaçmış ama o şehir hep onu kovalayıp durmuştu. O şehirde yaşadıkları bir ayrıcalıktı. Güzellikti, acıydı, gözyaşıydı; mutluluktu, kahırdı, kâbustu...
Çocukluk gençlik yılları o şehirde geçmişti. O şehrin havasını solumuş o şehrin ekmeğini yemişti. O şehirde ilk defa aşkı tatmıştı. Hem de ne aşk? Ağacın toprağa bağlandığı gibi bağlanmıştı Aysel'e... Aysel ile nefes alıyor Aysel ile o şehrin güzelliklerini doya doya yaşıyordu. Çoğu zaman kendi kendine soruyordu.
“Bu şehirde acaba Aysel’den daha güzel kız var mıdır?” diye. Kalbinden “tabii ki yok!” geçiyordu... Öyle ki Aysel “öl” dese seve seve onun için canını verebilirdi. Aysel bir yana dünya bir yanaydı... Ama kalbine, yere göğe sığdıramadığı Aysel ummadığı beklemediği bir anda ona öyle bir tokat atmıştı ki bu tokadın sersemliğinden şiddetinden uzun yıllar kendine gelememişti...
"Kusura bakma Yavuz ayrılmamız gerekli. Seni sevdiğimi zannetmiştim ama yanılmışım. Pardon milyon kere pardon. Affet beni. Bizler bir çocukluk yapmışız. Aşk değilmiş yaşadıklarımız. Çocukça bir oyunmuş. Ben Orhan'ı sevdiğimi anladım. Hakkını helal et... Allah’a ısmarladık. Kendine seni sevebilecek birini bul Yavuz..."
Bunlar nasıl sözlerdi? Nasıl ağzına almıştı? Nasıl cesaret edip de bir zamanlar sevdiğini söylediği bir gün dahi aramadan yapamadığı adama o acı sözleri söyleyebilmişti.
O gün bütün şehir üstüne yıkılıyor kendisine gülüyorlar zannetti Yavuz. Yalvarmalar gözyaşları fayda etmemişti. Aysel'in kalbi sanki taşlaşmış hatta donmuş gibiydi. Aysel sözünden geri dönmemiş ardına bile bakmadan çekip gitmişti. Gidiş o gidiş... DEVAMI YARIN