"Bizim memleket düz bir ovada olduğu için herkes bisiklet kullanır. Her evde bir-iki bisiklet vardır..."
Gençlik yıllarımız... Sanırım 1979 veya 1980 yılının bir yaz günü. O yıllarda memleketimizde kiremit tuğla işi ile uğraşanlar çoktu. Biz de tuğla işi yapıyorduk. Bu çok ağır, emek yoğun çalışılan bir işti. Eğer meslek sayılabilirse tamamen insan gücüne dayanan bir meslekti. Çamur halindeki tuğlalar kesilerek kuruma ranzalarına bırakılır, burada gölgede güneş görmeden iki gün kuruduktan sonra kurumuş tuğlalar bu kez pişirilmek üzere fırın diye ifade ettiğimiz, 4 metreye 4 metre ebadında, yüksekliği 3 ila 3.5 m civarında, üstü açık bir odaya istif edilirdi.
Köprü kemeri gibi dört kemer üzerine yerleştirilen fırının duvar kalınlığı ise 60-70 cm vardır. Tabanı da alttan yanan ateşin tuğlaları pişirmesi için delikli olurdu. Delikler de tuğlaların aşağı düşmeyeceği genişlikte, yaklaşık 10-12 cm civarında olurdu. Tamamen kerpiçten yapılan bu fırın, ateş ile pişip sağlamlaşıyordu.
Genellikle bir hafta veya 10 günde bir doldurulan fırının, yüksek ateşin etkisiyle zamanla kemerlerinde dökülmeler olurdu. Bu dökülen kısımlar tekrar çamur ile sıvanarak kemerler sağlamlaştırılırdı. Bu fırınlarda yaklaşık 6-7 ton odun tam 30-35 saat aralıksız yakılarak tuğlaların pişmesi sağlanırdı ki bu müthiş bir enerji oluştururdu.
Pişirme sırasında ateşin hararetinden kemerlerin su gibi aktığına çok şahit olmuşumdur. Nar gibi pişen tuğlalar iki-üç gün soğumaya bırakıldıktan sonra 6-7 kadın işçinin çalışması ile 7-8 saatte boşaltılırdı.
Bir fırın 28-30 bin civarında tuğla alabiliyordu ki bu tuğlalar ile yaklaşık 120 m2 civarında bir katlı bir daire yapılabiliyordu. Boşalan fırın kemerleri kontrol edilerek ikinci dolum için sağlamlığına bakılıyordu...
O gün ben de böyle bir kontrol sonunda fırında tamirat olması gerektiğini görüp çamur hazırladım ve fırının kemerlerini tamirata başladım.
İşe başlamadan önce öğle namazımı kıldım, "ikindi namazı vakti çıkmadan işimi bitirir, ikindiyi de üzerimdeki çamurlu elbiseleri değiştirir o zaman kılarım" diye planladım ve işe koyuldum.
Kendimi işe o kadar kaptırmışım ki vaktin nasıl geçtiğinin ikindi namazı vaktinin daraldığının farkına varamamışım...
Bizim memleket düz bir ovada olduğu için herkes bisiklet kullanır. Her evde bir-iki bisiklet vardır. Rahmetli babam da kullanırdı. Fırının altında çalışırken bir bisiklet takırtısı işittim... Devamı yarın