"Babacığım beni kurtar!"
6 Eylül 2014 01:00
"Birden, ne olduğunu anlayamadım. Arabamızın asfaltta takla atmasını hatırlıyorum."
1987 senesinin 5 Aralık günüydü. Ailece arabamızla Sivas'a doğru yolculuğa çıktık. Çocuklarım en küçüğü 5, en büyüğü de 11 yaşındaydı. Arabamız Murat 124 dedikleri minik otomobil. Anneciğimle vedalaşırken dikkat ettim yüzünde bir durgunluk var sözünün etki etmeyeceğini bilmekle beraber gönlüne söz geçiremiyor olmalı ki "bu havada vazgeçseniz" diyor, belli belirsiz.
Çünkü mevsim kış ve gittiğimiz yollar kar makinelerinin çalışması sonucu trafiğe açık. Çocuklar ise gayet neşeli. Yolculuk sevinci ve biraz da Sivas'taki akraba çocuklarının hayali olsa gerek.
Diğer yandan Sivas'ta gazetemizin bölge temsilciliğinin açılışı vardı. Gazetemizin sahibi kıymetli büyüğümüz (Allahü teâlâ rahmet etsin) teşrif edecekler. Uzaktan yakından birçok dostlarımız, arkadaşlarımız da gelecek. Doğrusu, bu buluşmada olacağımız için biz de çok sevinçliyiz.
Dağ bayır aşarak 100 km'den fazla yol kat ettiğimizi zannediyorum. Yolumuzun üzerinde rakımı 1900 metre olan ve adına Dokuzdolanbaç dedikleri oldukça sık kaza yaşanan tehlikeli bir mevkii vardı. Bu yüce dağların arasından adeta bir virajdan çıkıp bir viraja girerek ilerliyorduk. Süratli olmamız zaten mümkün değildi. Emniyet kemerlerimiz takılıydı. Çocuklar arka koltukta oturuyorlardı. Özetle söylemek gerekirse her şey trafik kurallarına uygun vaziyetteydi.
Çevre yamaçlarda az da olsa kar vardı ama yollar açıldığı için asfaltta kar yok. Derken bir virajı döndüm, yol biraz düze çıktı. O ara nereden çıktı karşıma bilmiyorum 50 metre mesafeden resmi bir araç çıktı. Bir devlet karayolu pikabının geldiğini gördüm. Başka da bir şey hatırlamıyorum.
Ne olduğunu anlayamadım bile. Arabamızın asfaltta takla atmaya başladığını hatırlıyorum. Sonra neler oldu bilmiyorum. Bir de, o an zihnimden galiba dünyaya son bakışım herhalde, diye düşünüyordum. Her şey bir anda gelişti ve ondan sonra ne olup- bitti, bilmiyorum. Bayılmışım. Arabamız, yamaçtan aşağıya takla atarak derenin kenarına kadar gelmiş ve dört teker üstünde durmuş. Kendime geldiğimde baktım, emniyet kemeri bağlı. Yanımda hanım aynı şekilde kemerli. Arkada çocuklar var, ama ortanca çocuğumuz yok. Kemerleri çözüp hemen dışarı çıktık. Hepimizi süratle bir gözden geçirdim. Çok şükür fazla bir yaralanma yok. Ortanca nerde, derken, arabanın altından: "Babacığım beni kurtar" diye bağırmasın mı? Dünyamız karardı! Devamı yarın