Babam

A -
A +

Babamın bir otomobili vardı, yaşlı ama bakımlı. Üzerine çok düşerdi, gıcır gıcırdı.

 

Kooperatife girmişti, hayalindeki evi alıp kiradan kurtulacaktı.

 

“Çocuklara arkamdan bir şey bırakmam lazım” diye hayıflanıyordu. Arka camına “satılık” kâğıdını yapıştırmıştı.

 

Son bir masraf edip zayıflayan aküyü, lastiklerini yenilemiş, stop lambasını tamir ettirmişti. Fren yaptığında ses çıkartan ön takımlardaki takoz lastikleri için:

 

- Bunlarla uğraşamam, onu da alan değiştirsin, demişti. 3.500 lira biçmişti değerini ama “3.000’e bırakırım” diyordu.

 

Bir gün öğle tatilinde eve telefon ettim... Babam açtı. Sesimi değiştirdim, arabaya talip olduğumu söyledim. Her zamanki kibarlığı ile ''buyursunlar efendim'' dedi.

 

Otomobil hakkında konuştuk, genel durumunu sordum.

 

- Hiiiiççç merak buyurmayınız gayet iyidir durumu.

 

-Aküsü iyi mi?

 

-Oooo yeni değiştirdim,

 

-Ya lastikler?

 

-Onlar da yeni değişti.

 

Son olarak “ben çok titizimdir, fren yapınca ön takımdan takoz lastiklerinden ses gelmiyor değil mi?” diye sordum. Sessizlik oldu... Yutkundu… 44 yıllık devlet memuru olarak hiç yalan söyleyemezdi ki:

 

- Bir ses var, dedi, mamafih çok önem arz ettiğini sanmıyorum.

 

- Tamam alıyorum... Siz bunu 3 bine bırakırsınız, ne de olsa herhâlde kooperatife ödeme yapmanız gerektir…

 

- Anlayamadım efendim, dedi şaşkınlıkla,

 

Daha fazla dayanamadım şımarık bir kahkaha attım...

 

- Baba benim yahu amma işledin, dedim neşeyle.

 

Geçmek bilmeyen birkaç saniye durdu... Ağız dolusu bir ''Seni Eşşeooğlusu'' diyerek kapattı telefonu. Akşam annem kapıyı açar açmaz haşladı.

 

- Ne yaptın babana, öğleden beri konuşmuyor.

 

Salonda oturmuş sabah okuduğu gazeteyi güya bir daha okuyordu benimle konuşmamak için… Yumuşak karnını biliyordum. Anneme seslendim.

 

- Anneee, bırak yemek yapmayı sizi kebapçıya götüreyim… Karışık ızgara, döner ne varsa üstüne bir de künefe.

 

Annem mutfaktan “aman oğlum masraf” dedi. O canımın içi babam panikledi. Gazeteyi katladı, ayağa kalktı, sahte bir kızgınlıkla.

 

- Hanım toparlan, götürsün eşşoğlusu, dedi.

 

Kravatını takarken koluna girdim, boynundan öperdim hep... -ki kokusu burnumdadır halâ-

 

- Sen şimdi bu kızgınlıkla ne yersin ama değil mi? dedim,

 

“Hıh” diye gülmüş, o tatlı İstanbul şivesiyle cevap vermişti.

 

- Yiyiciim tabii... Hem de nasssıl!..

 

Keşke... Şimdi olsaydı da ona kebapçıyı satın alsaydım...

 

            Hakan Kınay

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.