Çocukluğumda köyde karakol komutanıyla yaşadığım unutulmaz hatırama bugün de devam ediyorum...
Seçim günü herkes okulda kurulan sadıklara gidip oy kullanıyorlardı. Biz de okulun etrafında top oynuyorduk. Öğlene doğru baktım karakolun cipi geldi. Dört jandarma bir de komutan indiler. Muhtar, öğretmen, köyün imamıyla konuşmaya başladılar. Arkadaşlarım jandarmaları görünce kaçıp gitti. Ben eve gidip elimi yüzümü yıkadım. Biraz limon kolonyası sürdüm. Fırsat bu fırsat ben komutanla tanışayım.
İçimde bu heyecan ve hevesle okula doğru yürüdüm. Komutana elimi uzattım “hoş geldiniz” diyebildim. Komutan sıcakkanlı, babacan bir tavırla: “Vay hoş bulduk delikanlı kardeşim” deyince rahatladım. Bir süre sonra kendisine:
“Komutanım benim adım Orhan Yavuz Ejder bu köyde oturuyorum. Babam görevi nedeniyle Manisa’da kalıyor. Ben Kur'ân-ı kerimi ve bazı Arapça kitapları okudum. Siz bana Osmanlıca öğretebilir misiniz? Ben öğrenmek istiyorum” dedim.
Komutan ayağa kalktı, elini omuzuma koydu;
“Bak Orhan kardeş bugün pazar seçim var. Yarın da seçimle ilgili Malazgirt’te görevimiz var. Salı günü karakolda olurum, o gün sen yanıma gel” dedi.
Komutanın ağzında bunları duyunca âdeta ayaklarım yerden kesildi. Kanadım olsaydı uçacaktım. Komutan vedalaştı, arabasına binip gitti. Oradaki büyükler; “Orhan, aferin sana ne güzel cesurca konuştun. Bence sen bu komutanın yanına git oku” dediler.
Bu sevinçli haberi ilk önce anneme vermeliydim. Koşa koşa annemin yanına vardım;
“Anne o komutanla tanıştım. Bana Osmanlıca ders verecek. Salı günü yanıma gel” dedi.
Annem;
“Baban burada yok katiyen göndermem” deyince, üzüntümden kapının önündeki tuzluk denilen büyük sal taşının üzerine oturdum. Tuzluk denilen bu taşlara on beş günde bir tuz dökülür sığır ve davarlar tuz yalardı. Her kapıda bu taşlardan üç beş tane vardı. İki gün anneme yalvardıktan sonra ikna ettim...
Salı günü sabah namazımı kıldım, artık uyuyamadım. Annem kahvaltı sofrasını hazırladı. Sofrada yayıktan yeni çıkmış taze tereyağı, peynir, yoğurt kaymağı, sabah ineklerden sağılmış süt, tandır ekmeği vardı. Hepsi de kendi ürünümüz. Annemin bize içirdiği helal süt gibi helal doğal ve saf temizdi... DEVAMI YARIN