Şu an öğretmenlik yaptığım yer Afyonkarahisar Endüstri Meslek Lisesi. Makine Alan Şefiyim.1989 yılında İstanbul-Kartal'da öğretmenlik yapıyordum. Öğretmen olalı daha üç sene olmuştu. O zamanlar, ramazan aylarında camileri kiliseleştirmeye çalışanların, Müslüman görüntülü misyoner türü kimselerin pek ortalıkta gözükmediği, cirit atmadığı yıllardı... Teravih kılmaya gittiğimiz camilerde henüz mikrofon dahi yoktu. İmam Efendilerin kimi, teravihi hatimle kıldırıyordu. Yine böyle mübarek günlerden bir gündü... Ramazan-ı şerifin 27. gecesi... Gönlümüz huzur içinde bir teravihi daha eda etmiştik. Cami çıkışında da arkadaşlarla şöyle deniz kenarına doğru süzülmüştük. O gün imsakiyelerde yazıldığı gibi Kadir Gecesiydi... Kadir Gecesinin Ramazan-ı şerifin içinde saklı olduğunu biliyorduk ama genelde 27. gecesine denk geldiği söylendiği için bu gece "Kadir Gecesi" olarak sembolleşmişti. Biz de arkadaşlarla Kadir Gecesi'nin kıymetinden, güzelliğinden, afv ve mağfiret fırsatından konuşurken aklıma geldi birden... Abonesi olduğum Türkiye Gazetesi'nde bu gece hakkında yazılanları hatırladım. Dedim ki arkadaşlara: -Bakın size bir şey söyleyeceğim... Kadir Gecesinin alametlerinden bazıları nedir biliyor musunuz? -Nedir? -O gece denizin suyu bir süre tatlı olurmuş... O gece köpekler havlamazmış... Sabah vakti güneş şuasız doğarmış... Arkadaşlar da şaşırmıştı... Ama ben bu alametlerden birini o an denemek istiyordum... Hazır denizin yanında değil miydik? Dedim ki arkadaşlara: -Sahile indiğimize göre... Suyun tadına da bakalım mı? Değişik bir merakla suyun tanıda baktık. Denizin suyu maalesef tuzluydu... Tabii ben hayal kırıklığına uğradım. Bazı arkadaşlar dedi ki: -Böyle bir şey olamaz ya... İnsanlar bazen böyle şeyler hissedebilir ama koskoca deniz tuzlu iken tatlılaşır mı hiç? Ama onlar öyle düşünürken ben içimden başka düşünüyordum. Diyordum ki: "Eğer bu gece deniz tuzlu ise o zaman bu gece Kadir Gecesi değildir." Yani böyle bir şey olabilir mi olamaz mı diye düşünmüyorum. Benim için tuzlu ise değildir o kadar... O gün geçti... Ertesi gün geçti... Artık son günün gecesiydi... Son teravihti yani... Yine teravih sonrası Kartal sahiline indik... O zaman henüz sahil yolu yoktu... Bugünkü gibi aklımda... Hiç unutmuyorum. Saat 23:00 ila 23:30 gibi... İçime bir his doldu. Dedim ki içimden: -Acaba bu gece Kadir Gecesi olabilir mi? Bu kez duygumu kimseyle paylaşmadım. Uzandım usulca denize... Bir avuç alarak ağzıma götürdüm... Deniz suyundan ağzıma bir avuç alınca şaşkınlıktan neredeyse bayılacaktım. Evet... Deniz suyu tatlıydı... Hemen arkadaşlara döndüm: -Bakın, deniz suyu tatlı arkadaşlar... Hepsi şaşırmış halde bir bana bir uçsuz bucaksız deryaya baktılar... Sonra hepsi eğilip birer avuç deniz suyu içtiler... Hepsinin ağzından çıkan söz aynıydı: -Hayret! Evet su tatlı... Yani suyun tatlı olduğuna tüm arkadaşlar tadarak şahit olmuştuk. Bir saat kadar bu böyle sürdü. Biz Pendik'e doğru olayın şaşkınlığında ağlamaklı bir halde suyun tadına baka baka ilerledik. Bir saat sonra deniz suyu eski hâline gelmiş yani tuzlu olmuştu. Acaba bizim tattığımız yerler mi tuzsuz diye geri dönüşü de suyu tada tada yaptık. Ama döndüğümüzde su artık tuzluydu... İşin tuhafı ne biliyor musunuz? Afedersiniz odun gibi sadece bunları yapmış, şahit olduğumuz olaydan dolayı hep duygulanıp ağlamış fakat dua etmeyi akıl edememiştik. Hâlâ ona yanarım... Mustafa Dumanlıdağ-Afyonkarahisar > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00