Balkondaki davetsiz misafir!..
26 Kasım 2009 01:00
"Muzun sağını solunu yoklamaya başladım, hatta soymaya çalışırken, olan oldu, birden avucumun içinde bir baş belirdi ve o anda neye uğradığımı şaşırdım muz sandığım şey canlanmıştı!"
2008'in kış mevsimiydi. Anadolu'muzun güzel illerinden biri olan Kayseri'nin en güzel semtlerinin birisinde ve apartmanın 9. katında oturmaktayız.
Hafta sonu market alışverişinden yeni gelmiştik. Eşim ve çocuklarım acıkmışlardı, yemek yediler.
Ben de sıradan bir günün sıradan bir işi olan bulaşıkları yıkadım. Sonra marketten aldıklarımızı yerleştirmeye başladım. Şimdi çoğu evlerde olduğu gibi bizim evimizde de mutfakta küçük kapalı cam balkonumuz vardı. Bu balkonumuzu genellikle geceleri havalandırmak için camını hafif açık bırakırdık.
Neyse marketten aldıklarımızı her zamanki gibi yerleştirdikten sonra balkondaki sebzelikte duran ağzı açık bir poşeti de mutfakta biriken çöpleri koymak için elime aldım.
Alışkanlık işte. Kontrol amaçlı içine baktım. Poşetin içinde bir şey olduğunu fark ettim. Şöyle dikkat ettiğimde baktım ki kararmış muz gibi bir şey duruyordu. Akşam karanlığında muz zannettiğim o şeyi elime aldım. Kendi kendime "Görüyor musun çürütmüş, israf etmişiz meyveyi" derken bir yandan da "Belki sağlam bir yeri kalmıştır" diye muzun sağını solunu yoklamaya başladım. Hatta kabuğunu soymaya niyetlendim. Elimdeki cismin muz olmadığını nasıl da anlayamamıştım. Kendimi muz diye şartlandırdığımdan mı bana öyle gelmişti? Bilemiyorum, ama halen bir şeyin farkında değildim.
Kabuklarını soymaya çalışırken olan oldu. Birden avucumun içinde bir baş belirdi. Aman Allah'ım!.. O anda neye uğradığımı şaşırdım... Muz sandığım şey canlanmıştı... Çığlık çığlığa koştururken can havliyle elimdeki o şeyi de yere atmıştım.
Kısa süreli bir şoktan sonra kendimi kaybettim. Şuurum yerine geldiğinde eşim ve çocuklarım da çığlıklarıma koşarak yanıma gelmişlerdi. Eşim "Ne var ne oldu nedir bu çığlıklar?" diye merakla bana soruyor.
Korkudan tir tir titreyerek yerdeki o küçük kahverengi yaratığı gösterdim:
-Bak, bak... Yetiş!.. Elime geldi bu yaratık. Bak yerde aman ya Rabbim...
Eşim de önce ne olduğunu anlayamamıştı. Hatta bizi uyarıp ikaz ederek demişti ki:
-Ya bu bilmediğimiz bir yaratığa benziyor. Acaba bir zehirli tarantula mıdır nedir? Dur bakalım, ne olduğunu anlayalım. Böyle diyerek eline aldığı süpürgeyle o şeye dokunmaya başladı. Dokununca birden o meçhul mahluk yine ağzını açmıştı. Kanatlarını yayarak tuhaf bir ses çıkarıyordu.
Hepinim ürpermeye başlamıştık. Nihayet eşim biraz da sorumluluğun verdiği cesaretle o şeyi evirdi çevirdi: Sonra "Hııı" dedi. "Bu davetsiz misafir neymiş biliyor musunuz?" Baktım eşim konuyu anlamış olmanın rahatlığıyla gülümsüyordu:
"Ya hatun bu bir yarasa yavrusu be... Buraya demek ki camdan girmiş ve bu poşete sığınmış. Korkulacak bir şey yok..."
Ve hayvancağızı alıp camdan dışarıya saldı. Ama ben hâlâ farkında olmadan ona temas ettiğim elimi sallıyordum. Nasıl sallamışsam bir hafta bileğimin ağrısı geçmedi.
Eşim ve çocuklarım benimle dalga geçtiler. Hafif de mahcup olmuştum ama o davetsiz misafir gerçekten beni fazlasıyla korkutmuştu.
İşin garibi hayvansever biriyimdir. Ama bu tür hayvanlara da kesinlikle dokunamam. İşte böyle şeyler de gelir hep beni bulur. "Neden çok korkarsanız başınıza o gelir" diye doğru mudur yanlış mıdır bir söz vardır. Gerçekten o gün bugündür ne zaman balkonda poşet içinden bir şey alacak olsam gözlerimin önüne o akşam yaşadığım davetsiz misafir yarasa gelir. Elimi poşete sokamaz olurum. Ve bu olay aklıma geldikçe içim bir tuhaf olur.
> Fatma Hakimoğlu-Kayseri
Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00