Erzincan’da yaşanan 1992 yılındaki deprem ile ilgili bir hatıramı paylaşıyorum. 1992 yılı 13 Mart’ta ramazan-ı şerif ayında biz teravih namazında iken çok şiddetli bir zelzele oldu.
Haftalık sohbetimiz dolayısı ile mazereti olanlar hariç bütün arkadaşlar gazete bürosunda toplanmış idi. Yani o anda eğer vade dolmuş olsa tüm arkadaşlar şehadet şerbetini bir arada içecekti. O anda ne yaptığın değil kiminle bulunduğun önemliydi.
Depremin şoku ile her birimiz evlerimize koştuk. Hiçbirimizin ne kendinde ne ailesinde ne de birinci derece akrabalarında bir zayiat ölüm vakası yoktu.
Sadece dağıtım yapan bir arkadaşımız; Yusuf Leventoğlu Hakkın rahmetine kavuştu...
Bölge Müdürümüz Hikmet Abi bir yandan depremin şokunu atlatmaya çalışıyor bir yandan da haber işini yürütüyordu.
Erzincan’dan depremle ilgili ilk haberler Hikmet Abi vasıtası ile Kartal otomobilimizdeki mobil telefondan yapılıyordu.
İlk şoku atlattıktan sonra yaklaşık 3 gün sonra gazete bürosunda bir araya geldik. Şehrimizde yaşanan felakete ve kaybettiğimiz vatandaşlarımıza kahrolurken bir yandan da büyüklerimizin himmeti, hizmetlerin devamı ve okuduğumuz dualar hürmetine felaketten halas olduğumuza sevindik.
O sıralar Erzincan'a iki bine yakın gazete geliyordu. Her taraf yıkılınca gelen gazeteler ortada kaldı. İlk 3 gün dağıtım müdürümüz Turgut Güner abi Dörtyol’un oraya gazete balyalarını götürüp depremzedelere ücretsiz dağıttı. Bu arada dağıtım elemanlarına da izin verildi.
Daha sonra gazeteyi balyalarından açarak büronun önünde de dağıtmaya başladık.
Bu da yetmiyordu tabii. Daha sonra da gazeteleri şehrin muhtelif yerlerini belirleyerek seyyar bayilik sistemiyle her bir arkadaş elindeki gazeteleri bitire bitire büroya kadar geliyordu.
Bu şekilde bir müddet daha devam ettikten sonra tekrar toplanarak abone listelerini çıkarıp tek tek dolaşarak çadırları da ziyaret ederek eski abonelerimizden bulabildiğimiz kadarını tekrar abone kaydı yapıp gazetesini götürmeye başladık.
Bu arada hemen her hizmette aksamalar olmuş nüfus oranında büyük düşüşler yaşanmış kentten çok miktarda göç meydana gelmişti... Her birimiz nerede ne yapacağımızı, yerinde olmayan abonelere nasıl gazete götüreceğimizi bilemiyorduk. 4 Nisan’da başlayacak olan Ramazan Bayramı’na da üç hafta gibi bir zaman vardı. DEVAMI YARIN