Be­nim "mi­nik dev" an­ne­ci­ğim!..

A -
A +

83 ya­şın­day­dı an­ne­ci­ğim. Çok ek­mek­li bir ka­dın­dı. Ya­ni ye­di­rip içir­me­yi, mi­sa­fir ağır­la­ma­yı çok se­ver­di. Za­ten ne­ne­me de köy­de her­kes ay­nı şe­kil­de hür­met eder­miş. Ki­min dü­ğü­nü var­sa, aş­çı ola­rak onu ça­ğı­rır­lar­mış. Öy­le lez­zet­li öy­le be­re­ket­li ye­mek­ler dök­tü­rür­müş ne­nem... An­ne­ci­ğim de ne­ne­me ben­zer­di. Öy­le gü­zel sar­ma­la­rı var­dı ki ka­lem gi­bi. Dol­ma­la­rı­nı yer­ken par­mak­la­rı­nı­zı yer­di­niz âde­ta... Tel tel olur­du mis gi­bi te­re­yağ­lı pi­la­vı. He­le bir fı­rın­da et­li pi­la­vı var­dı ki bay­ram­lar­da da­vet­ler­de özel ola­rak ha­zır­lar­dı... Dört ço­cu­ğu var­dı. En kü­çük­le­ri ben­dim. Ev­li olan ab­lam mem­le­ket­te ya­şı­yor­du. Biz üç kar­deş İs­tan­bul'da... Di­yor­dum ki an­ne­ci­ği­me: -Ah be anam! Ni­çin ge­lir­sin bu in­san kıy­me­ti ol­ma­yan şeh­re? -Ah bre kı­zım, ço­cuk­la­rım için gel­dim, di­yor­du. Ha­ki­ka­ten mem­le­ket­te evi­miz yur­du­muz ol­du­ğu hal­de İs­tan­bul gi­bi kim­se­nin kim­se­yi bil­me­di­ği bu ko­ca şeh­re ni­ye gel­miş­ti? Ağa­bey­le­rim İs­tan­bul'da oku­ya­cak di­ye. Sa­bah­tan ak­şa­ma ka­dar on­la­rın ye­me­ğiy­di, ça­ma­şı­rıy­dı, sa­çı­nı sü­pür­ge eder­di ev­lat­la­rı­na. San­ki ken­di­si ye­dir­mez­se oğul­la­rı, biz­ler aç ka­la­cak­tık. Ba­ba­mız an­ne­me gö­re da­ha bir sa­bır­sız­dı. Ama an­ne­ci­ğim, yıl­lar bo­yun­ca ba­ba­mı­zın da kah­rı­nı çek­ti. Bir ke­re­cik ol­sun ko­ca­sı­na kar­şı "öf" bi­le de­me­di. Hâl­bu­ki ba­ba­cı­ğım si­nir has­ta­sıy­dı. Kim bi­lir bu İs­tan­bul de­li et­miş­ti adam­ca­ğı­zı? Hep sa­kin­leş­ti­rir­di onu. Eti­ket­le­ri ko­ca ko­ca psi­ko­log­la­rın sa­kin­leş­ti­re­me­di­ği ada­mı an­ne­ci­ğim na­sıl da sa­kin­leş­ti­rir­di bir iki cüm­ley­le... De­mek ki in­sa­na yi­ne ta­nı­yan bi­ri ge­rek­ti. Ba­bam an­nem­den hem çe­ki­nir, hem sa­yar­dı. İri cüs­se­liy­di an­nem. Bir sek­sen üç bo­yun­da, yüz otuz ki­lo ağır­lı­ğın­da mi­nik bir dev gi­biy­di. Ama yü­zü­nü gör­dü­ğü­nüz­de bir me­lek var­dı san­ki kar­şı­nız­da. Tom­bul ya­nak­la­rı, be­bek gi­bi yü­zü, bem­be­yaz tül­ben­din al­tın­da na­sıl da nur­lu du­rur­du. Ken­di­si ba­na bi­le o ya­şı­ma rağ­men kü­çük ço­cuk gi­bi ti­tiz­len­se de ben an­ne­me öte­den be­ri âşık idim. Yıl­lar na­sıl da ge­çip gi­di­ver­miş­ti. Öğ­ren­ci okut­mak için gel­di­ği­miz İs­tan­bul san­ki hiç ay­rıl­ma­ya­cak­mı­şız gi­bi va­ta­nı­mız ol­muş­tu. Di­le ko­lay tam otuz iki se­ne... Ama bi­ze va­tan gi­bi ge­len ko­ca şe­hir an­ne­me hâ­lâ ema­net ge­li­yor­du. "Hâ­lâ şu işi de bi­ti­re­yim kö­yü­me gi­de­ce­ğim" der gi­biy­di. Za­val­lı an­ne­ci­ğim, ne­re­den bi­le­cek­ti ağa­bey­le­ri­min şeh­re kök sa­la­ca­ğı­nı. On­lar oku­duk­tan son­ra bir da­ha dö­ner miy­di kö­ye? El­bet dön­mez­di. Hem kö­ye dön­mek için oku­ma­mış­lar­dı ya... Der­ken yıl­lar bir bir ge­ri­de kal­mış, be­den­ler yaş­lan­ma­ya baş­lan­mış­tı. Otuz beş ya­şı­ma gel­di­ği­mi ba­ba­mın ra­hat­sız­lı­ğın­da an­la­mış­tım. An­ne­ci­ğim bu kez de onun der­di­ne ça­re için koş­tu­rup dur­du. "-Hey gi­di Sa­it Ağa!" der­di ba­bam için... Ölüm dö­şe­ğin­de iken ar­ka oda­ya ge­çer ses­siz ses­siz ağ­lar­dı: "-E şim­di gel­din de bu­ra­lar­da mı top­ra­ğa gi­re­cek­sin? Hem de be­ni bu ko­ca şe­hir­de böy­le bı­ra­ka­rak. Ne var­dı da has­ta­lan­dın!" San­ki ba­bam ken­di­si mi is­te­miş­ti? Hoş, va­de do­lun­ca ba­ha­ney­di her şey. Al­tı ay ne­fes al­mak için mü­ca­de­le et­ti ba­bam İs­tan­bul'un ha­va­sıy­la... Ci­ğer­le­ri if­las et­miş­ti. Yır­tı­yor­du göğ­sü­nü bir par­ça ne­fes için. Yok, çek­mi­yor­du iş­te ci­ğer... Ok­si­jen tüp­le­ri de bir ye­re ka­dar­dı. Son­ra­sı fıssss. Kan­ser onu da alıp git­ti ara­mız­dan. İs­tan­bul'da top­ra­ğa ver­dik. Ar­tık sa­de­ce bay­ram ari­fe­le­rin­de zi­ya­ret ede­cek­tik me­za­rı­nı. İs­tan­bul'un bit­mek bil­me­yen te­la­şı böy­le ve­fa­sız­laş­tı­rı­yor­du in­sa­nı. An­nem her şe­ye rağ­men ha­ya­ta tu­tu­nu­yor­du. Ai­le­nin di­re­ği ol­ma­ya de­vam edi­yor­du. Öy­le ol­du­ğu­nu sa­nı­yor­duk. Yıl­lar için­de ba­ba­mın ölü­müy­le da­ğıl­ma sü­re­ci­ne gir­di­ği­mi­zi fark et­tim. Çün­kü za­man için­de ağa­bey­le­rim de ken­di­le­ri­ne fark­lı bir ha­yat çiz­miş­ti. Hoş, zi­ya­re­ti ek­sik et­mi­yor­lar­dı, ama ar­tık an­nem­le biz iki­miz ka­lı­yor­duk... Ko­ca İs­tan­bul'da an­nem­le ben ha­yat mü­ca­de­le­si ve­ri­yor­duk. O emek­liy­di der­ken ben de emek­li ol­muş­tum çok­tan. Yıl­lar­dan be­ri ar­ka­daş ol­du­ğu şe­ker has­ta­lı­ğı ar­tık an­ne­me ra­hat­sız­lık ver­me­ye baş­la­mış­tı... (De­va­mı ya­rın) > Ya­zış­ma ad­re­si: Tür­ki­ye Ga­ze­te­si İh­las Med­ya Pla­za 29 Ekim Cad­de­si, 34197 Ye­ni­bos­na/İs­tan­bul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.